Diğer Dünya-Dostundan Kork! (Bölüm 18)

16 1 0
                                    

Önceki Bölümden Kesit:

Kız ıslığıyla atını çağırdı. Samir'i, düşmemesi için atının arkasına bağladı. Ardından kendi de atın önüne atlayıp "Deh!" dedi. Bu şekilde yola koyuldular.

Onlar ayrıldıktan birkaç dakika sonra Magister dağın olduğu yere geldi. "Efendim, bunu kurulla konuştu- Efendim!! Burada neler oldu. Neredesiniz? Efendim!!"...

-------------------

Samir bu kızın dost mu yoksa düşman mı olduğunu idrak etmeye çalışırken kızın verdiği iksirin can yenileme iksiri olduğunu ve neredeyse bitmiş canının yavaş yavaş dolduğunu fark edememişti. İksir aynı zamanda bedeninde bulunan felç etkisini de azaltmıştı. Gidecekleri yeri sormak için kıza dönmesiyle birlikte kız cevap verdi: "Önce bir yere uğramamız gerek, sonra sana neler döndüğünü anlatırım." Samir çaresizce başını "anladım" manasında salladı. Bu oyunun ona göre olmadığını en baştan biliyordu ama pes etmeyecekti. Sadece onun için, Dorpi için...



"Neee!! Onu göz önünde tut, mümkünse hiç yanından ayırma dememe rağmen onu kayıp mı ettin!?" "Efendim, bir oyuncunun yerini günde sadece bir kez tespit etmeye hakkımız var. Aksi taktirde sistem tarafından etkileniyor ve yapay zeka onun sadece bir oyuncu olmadığını düşünüyor ve-" "Bana bahane üretme! Sana daha yarım saat önce dedim. Nasıl bu kadar hızlı bir şekilde çuvalladın anlamıyorum!"   "B-ben... Özür dilerim... Efendim." "Hah! Bir özrünle her şey düzelse keşke!" Kurul başkanı önündeki kağıtları birkaç saniyede düzenledi ve yine Magister'e döndü. "Bana bak, bu hatanı görmezden geleceğim. Çünkü hepsi senin suçun değil ama sana 12 saat veriyorum. Eğer bu süre zarfında o adamı bulamazsan... Neler olacağını biliyorsun zaten." "Evet efendim. İzninizle hemen işe koyulacağım!" dedi Magister ve kurul başkanı başıyla onayladıktan sonra arkasını dönüp toplantı odasından çıktı.



Samir'in şaşkınlıktan açık kalmış ağzı kızın bakışlarıyla kapandı. Şaşırmasının sebebi yanlarında, başka bir atın üzerinde duran adamdı. Bu adam... Geçen seferki tüccardı. "İstediğimi getirdin mi?" "Çok sertsin be kızım! İnsan önce bir hal hatır sorar." "Mersat, uzatma da cevap ver." Samir tüccarın adını öğrenmiş olsa bile, hala onun tam olarak kim olduğunu ve bu kızla ilişkisinin ne olduğunu merak ediyordu... ve ne getirdiğini..."Tamam be, getirdim istediğini. Yalnız bulana kadar canım çıktı. Artık bana bi yemek ısmarlarsın, ha?" "Kendini yorma, işim var." derken Mersat'a içi dolu olduğu dışından belli olan bir kese fırlattı.

Mersat'ın bu kıza güvendiği belliydi ki keseyi alınca içini açıp kontrol etmek yerine konuşmayı sürdürdü. "Ne işin olabilir ki? Haa, yoksa şu adamdan mı bahsediyorsun?" "Benim işim beni ilgilendirir Mersat." "Tamam canım, seninle de muhabbet edilmiyor bir türlü. Daha önceden bu adamla karşılaşmıştık da, ondan sordum." "Karşılaştınız mı? Birbirinizi tanıyor musunuz?" "Yani, pek tanımak denmez de, şimdi ben senin işine karışmayayım. Malum senin işin seni ilgilendirir." Mersat sözünü bitirir bitirmez gözlerinde bir korku belirdi. Nedeni gayet açık ve netti. Çünkü kız bakışlarıyla adeta onu öldüreceğini dile getirmişti. "Ş-şey, bu sabah şehre doğru giderken karşıma çıktı. Bana şehri sordu. Yeni bir oyuncu olduğu belliydi bu yüzden pek takmadım. O ise bayağı inatçı çıktı ve taşıdığım yüklerin yanına zıpladı. Ben de ona inmesini söyledim ama inmedi sonra... Onu arabadan indirip yoluma devam ettim." Kızın bakışları keskinleşmişti. "M-m-merak etme, ona zarar vermedim. Gerçekten! İstersen kendisine sorabilirsin. Hey, orada boş boş bakmak yerine gerçeği söylesene!"

Kız atına geri bindi. Sakinleşmiş gibi görünüyordu. "Seni yakın zamanda görmek istemiyorum. Eğer bu hafta içinde seni tekrar görürsem, ÖLDÜRÜRÜM! Anladın mı!?" "Tamam yav, her seferinde aynı şey, ama ben inanıyorum ki bir gün beni seveceksin ve o gün, çok güzel şeyler olacak." "Midemi bulandırıyorsun!" dedi kız ve atını mahmuzladı. Mersat'la araları biraz açıldıktan sonra Mersat "Bir gün benim olacaksın, hahaha!" diye bağırdı. Kız umursamadan yoluna devam etti.

Bir süre sonra Samir, felç etkisinin oldukça azaldığını fark etti ve merakına yenik düşerek sordu: "Senin adın ne?" Kız kısa bir bakış attıktan sonra "Neden soruyorsun?" dedi. Samir bu sorunun cevabını bilmediğinden sessizliğini korudu. Kız ardından "Bilmene gerek yok. Daha yaratıcı bir soru sormanı beklerdim." Samir bir süre daha sustuktan sonra "Beni nereye götürüyorsun?" dedi. "Gitmen gereken yere." Samir ilk başta bunun bir cevap olmadığını düşünmüştü ama gitmesi gereken yerin Batı Şehri olduğunu hatırlayınca kızın ne demek istediğini anladı. "Peki beni neden kurtardın?" "Sonunda doğru soruları sormaya başlıyorsun, ha? Ben sadece görevimi yaptım." "Görevin beni kurtarmak mıydı?" Kız Samir'e bakıp iç çekti.

"Hah, gerçekten de ortalamanın altında bir çaylaksın. Öncelikle bu dünyada düşmanından değil, dostundan korkmalısın. Çünkü hiç kimse sana bedavaya yardım etmez. Burası iyilikler ülkesi değil. Düşmanın seni öldürebilmesi için ona güvenip bazı izinler vermen gerekiyor. Tıpkı senin yaptığın gibi... Hani o kızla kazanamayacağın bir düelloya girmiştin ya, bunun için bir meydan okumayı kabul etmen gerekti, değil mi? Eğer onu kabul etmeseydin o kız sana asla zarar vermezdi. Ama eğer bir dostun olursa ve ona güvenirsen, seni arkadan bıçaklama fırsatı olur ve inan ki şu ana kadar bu fırsatı kullanmayan kimseyi görmedim. Görevim seni kurtarmak değildi, çünkü sana iyilik yapıp seni kurtarmam için bana para verecek bir insan yok bu dünyada. Ama görevim seni kurtarmayı gerektiriyordu." "O zaman asıl görevin neydi?"

"Çok fazla soru soruyorsun. Bilmen gereken şunlar: Bir, seni ben kurtardım, bu yüzden bana borçlusun; iki, bana karşı gelmediğin müddetçe sana zarar vermek için bir nedenim yok; üç, ben senin düşmanın değilim ama dostun da değilim. Artık soru sormayı bırak, canımı sıkıyorsun."

Samir, kızın Mersat ile konuşurken ki tavrını hatırladı ve yakın zamanda ölmek istemediği için susmaya karar verdi.

Diğer DünyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin