Diğer Dünya-Karanlıktaki Kız (Bölüm 2)

69 7 0
                                    

Önceki Bölümden Kesit:

Şaşırmıştı. Gerçekten çok şaşırmıştı. Hatta korkmuş bile olabilirdi. Yine de büyük bir ustalıkla sakinliğini koruyarak "Merak etme, kaytarmıyorum." dedi.

                                 ----------------------

Arkadaşı bir karşılık vermedi. Onu duymamış gibiydi. "Hey, beni duymadın mı?" diye sordu. Arkadaşı donmuş gibiydi. Yine cevap vermedi. Yanına gidip dürtmeyi denedi ama... O sırada suyun açık olduğunu hatırladı ama gariptir ki su sesi gelmiyordu. Hatta hiçbir şeyin sesi yoktu. Adeta uzay boşluğunda gibiydi. Dönüp baktığında su hareket etmiyordu. Dokunmaya çalıştı. Elini suya değdirdiğinde su küçük toplar halinde etrafa dağıldı.

Bu olaylar onun korkmasına veya şaşırmasına neden olmalıydı. Ama gayet sakindi. Sanki bu hissi biliyor gibiydi. Arkadaşının donması, havada uçan sudan toplar... Hiçbir şey olmamış gibi tuvaletten çıktı. Herkesin, her yerin donduğunu gördü.

Fotokopi makinesinin yanından geçti, havada asılı duran bir çay bardağı ve içinden çıkan çayın oluşturduğu küçük engelin etrafından dolaştı, bir kişinin elinde kağıtlarla acele bir şekilde koşarken ayağı takılıp düştüğü sırada düşürdüğü sayfaların ofisin dört bir yanına yayılıp göç eden kuşlar gibi bir sıraya girdiğini gördü. Yavaşta koltuğuna oturdu.

Etrafına bir göz gezdirdikten sonra bilgisayarını açmaya çalıştı ama açılmadığını fark etti. Tek gördüğü şey büyük, boş ve siyah bir ekrandı. Bekle, bir şey daha vardı. Ekranın derinliklerinde saklı. Yavaşça gün yüzüne çıkıyor gibiydi. Bu sanki tuvaletteki aynada gördüğü şeye benziyordu. Yavaşça daha yakına geliyordu.

Artık ne olduğunu az çok seçebiliyordu ama hala çok net değildi. Küçük bir kızdı. Uzun, siyah saçlıydı. Siyah bir etek, üstüne de beyaz tişört üzerine kot ceket giymişti. Saçları yüzünün çoğunu örtüyordu. Daha da yakınlaşmıştı. Hayır, bekle. Yaklaşan o kız değildi! Yaklaşan kendisiydi. Ekranın dibine girmişti neredeyse. Ama duramıyordu. Sanki biri kendisini kontrol ediyordu. Ekrana daha da yakınlaştı. Neden kendini durduramadığını bilmiyordu, neden ekrana çarpmadığını bilmiyordu, bu kızın kim olduğunu bilmiyordu...

Kız beş metre ötesindeydi. Biraz ilerlese kıza dokunacaktı sanki. Bir dakika. Yaklaşmayı kesmişti. Artık kontrol kendisindeydi. Geri çekilmek istedi ama artık bir ekrana bakmıyordu. O ekranın içindeydi. Hayır, ekran değildi. Bir uzayın içindeydi. Bir uzay boşluğunun içinde... Geri gitmek için çok geçti. Ne yapmalıydı? Bu kızın olanlarla bir ilgisi olduğu belli ama... Bunu yapmak güvenli miydi? Ya da belki de bunlar bir rüyadır ha. Evet ,evet. Kesin bir rüyadır. Rüyadır... Değil mi? Birkaç kez gözünü ovuşturdu, kendini çimdiklemeyi denedi... Uyanmıyordu. Ya da uyumuyordu. Her iki şekilde de kötü bir durumdaydı.

Kız birkaç dakikadır kendisi gibi hareketsiz bir şekilde duruyordu. Aynı arkadaşları gibi... Yanına gitmeye karar verdi. İlk adımı attı. Sonra ikinci adım. Hemen ardından üçüncü, dördüncü, beşinci, on ikinci, otuz sekizinci, yetmiş üçüncü... Saatlerdir yürüyordu sanki. Ama aralarındaki mesafe ne azalıyor ne de artıyordu. Biraz daha yürüdü, biraz daha, biraz daha...

Ne kadardır yürüyordu? Bir saat, bir gün, bir ay, bir yıl... Hiçbir fikri yoktu. Sanki tuvalette olan zaman karmaşasıyla aynısını yaşıyordu. Koşmaya başladı. Nefes nefese kalana kadar koştu. Yorulmasına rağmen koşmaya devam etti. Defalarca kez düştü. İlkinde kolunun üstüne, sonra suratı yere yapıştı, ardından ayak bileği nasibini aldı. Ama durmadı. Hala koşuyordu. Gittikçe daha da hızlanıyordu. Ya da o öyle hissediyordu.

Durdu. O kadar uğraşmasına rağmen bir santim bile yaklaşamamıştı. Bir santim bile... Kızın suratına baktı. Gözleri görünmüyordu ama, sırıtıyordu. Ne, sırıtıyor muydu? Kan ter içinde koşuşunu izlerken zevk mi alıyordu? Verdiği emeğin boşa gitmesine seviniyor muydu? Kaşları çatıldı. Yüzlerce seyircinin karşısında çok önemli bir konuşma yapacakmış gibi nefesini içine çekti. Ama konuşamadı. Elini kaldırıp arkadaşına "Çak bir beşlik!" dersin de, arkadaşın seni görmezden gelir ve senin elin havada kalır ya. İşte aynen öyle onun da ağzı açık kalmıştı. Sinirini dökmek istiyordu ama ağzından tek bir kelime bile çıkmıyordu. Konuşsa belki neler anlatırdı. Sustu. Sadece arkasını döndü ve gitti.

Diğer DünyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin