Bölüm 37-Güven

9 0 0
                                    

Önceki Bölümden Kesit:

"Bu beyaz şeyin nasıl bulaştığını bilmiyorum. Acaba gidip kontrol etsek mi?" "Bu sadece minik bir beyazlık. Herhangi bir şeyden dolayı olmuş olabilir. Bu kadar takılmana gerek yok bence. Sadece akışına bırak ve kayıt programının bir daha arıza çıkartmamasını sağla. Bu kadarı yeterli olacaktır." Versel çıkarttığı "Hımm" sesiyle Magister'e katıldığı ifade etti. "Sanırım haklısın. En fazla ne olabilir ki? Biraz kahve içmeliyim. Sabahtan beri içmedim."

------------------------

Sinka'nın çoktan uyanmış olma ihtimaline karşı kapıyı tıklattı Samir. Alt kattakilerin boş muhabbetinden sıkılmıştı. İçeriden ses gelmeyince gıcırdatmamaya çalışarak kapıyı açtı. Sinka hala yataktaydı. İçeriye girip kapıyı kapattı. Sabah mahmurluğuyla toplamayı unuttuğu yatağını fark etti. Bir şey yapıyormuş gibi görünmek için toplamaya başladı. İşini olabildiğince uzatmaya çalışıyordu. Bu sırada da Sinka'yı inceliyordu. Üzerindeki yorgan biraz daha inmişti. Artık yüzünü görebiliyordu. Gözleri kapalı olsa da her an uyanabileceğini bildiğinden göz ucuyla bakıyordu.

Yatağını düzelttikten sonra Sinka'nın yatağının yanına geldi. Elini omzuna doğru götürdü fakat koyamadı. Tereddütteydi. Birkaç saniye sonra elini geri çekti. Arkasını döndü ve kapıya yöneldi. Kapıyı açmak için kulpu tutmasıyla bir esneme sesi duyması bir oldu. Sinka uyanmıştı. "Ucuz atlattım." diye geçirdi içinden. "Gü-günaydın." Sinka kısık gözlerle Samir'e baktı. Durumu kavrayamadığı birkaç saniyeden sonra gözleri büyüdü. Üzerindeki yorganı fırlatıp hızla ayağa kalktı. Odayı inceledi. Rahatladığını belirten bir iç çekişten sonra soğukkanlılığını geri kazanmış gibi görünüyordu. "Günaydın." Az önce yataktan kalkan şaşkın, utangaç kızdan iz kalmamış, güçlü, soğukkanlı bir savaşçıya dönüşmüştü Sinka. Samir hangisinin Sinka'nın gerçek kişiliği olduğunu bilmese de onun için pek fark etmezdi. İkisi de hoşuna gitmişti.

Aşağı indiklerinde hala ayılamamış Mersat'ı ve bir türlü temizlenmek bilmeyen bardaklarını silmeye devam eden barmeni buldular. Mersat Sinka'nın gelişini görünce ayağa kalkmaya çalıştı. "Güzelim, aramız bozuk değil, değil mi?" Sinka bir süre istifini bozmadı. Ardından zorla affetmişçesine iç çekerek "Her neyse," Bakışlararını Mersat'a çevirdi. "hani bu hafta içinde seni görmek istemediğimi söylemiştim ya. Onu bu aya çıkartıyorum. Karşıma çıkayım deme." "Tabii ki, tabii ki ne demek. Aramız yeter ki bozulmasın. Sen benim değerli bir müşterimsin. Seni kaybedemem. Bir şeye ihtiyacın olduğunda hemen söyle, tamam mı? İstediğini, her yerde, her zaman, en iyi kaliteyle-" "Mersat, eşyalarım nerede?" "Ha, onlar arabada. Öndeki küçük sandıkta." Sinka Samir'e bakarak "Gidiyoruz." dedi. İkisi kapıya kadar ilerlediler. Tam çıkmak üzereyken Mersat bir soru sordu: "Güzelim, neden bu adamla bu kadar ilgileniyorsun?" Sinka durup kafasını hafifçe geriye çevirdi. Bir şey söylemek istediği belliydi fakat tek yaptığı ilerlemeye devam edip dışarı çıkmak oldu.

Samir de birkaç saniyelik duraksamanın ardından Sinka'yı takip etti. Ama sorunun cevabını o da merak ediyordu. Bir süre ilerlediler. Samir nereye gittiklerini bilmiyordu. Sinka'nın da söyleyesi yok gibiydi. "Nereye gidiyoruz?" Cevap alamadı. Samir ilk defa Sinka'nın bir düşman olabileceğini düşünmüştü. Sonuçta kim kime bedava bir şey verir ki? Bu devirde öpücük bile vermezler. Fakat Sinka, eğer gerçekten de adı buysa, ona yardım etmişti. Hem de canı pahasına... Bir görevi olabilirdi belki. Sonuçta bir klanın üyesiydi. Fakat büyük bir klanın onunla ne işi olabilirdi ki. Sonuçta o yeni başlamış bir oyuncuydu. Eğer bir görevi yoksa kendi isteğiyle yapıyor demekti. Peki neden? "Neden?" Sinka buna cevap verdi. "Ne neden?" "Neden bana yardım ettin?" Yine bir sessizlik... "Sinka, amacın gerçekten bana yardım etmek mi, yoksa değil mi bilmiyorum. Böyle bir yerde birinin bana yardım etmesi gerçekten çok hoşuma gitti. Bunun için çok teşekkür ederim ama ne kadar düşünürsem düşüneyim aklıma mantıklı bir neden gelmiyor. Neden bana yardım ettin?" "Çünkü canım öyle istedi. Tamam mı?" "Gerçeği söylemek istemediğine emin misin?" "Tam olarak ne demeye çalışıyorsun? Bir nedene ihtiyacım mı var? Diyelim ki bir nedenim var. Neden sana söylemek zorunda olayım ki? Senin yapman gereken tek şey benden faydalanmak ve ben yardım etmeyi kesince de teşekkür edip ayrılmak. Bu kadar!" "Hayır, bu kadar değil. Ben ya dostluk kurarım ya da düşmanlık. Dostum olman için illaki bana yardım etmen gerekmez. Bana zarar vermeyeceğini bildiğim sürece dostumsundur. Fakat senin bana zarar verip vermeyeceğini bilmiyorum." "Eğer zarar vermek isteseydim bunun için milyonlarca şansım olmuştu." "Evet, ama amacın sadece bana zarar vermek değil, başka bir şey de olabilir. Bu da benden faydalandığını gösterir. Sonuç olarak sana güvenemem!" "O zaman sadece ayrıl!"

İkisi de şaşırmıştı. Samir Sinka'nın bunu söyleyebileceğini düşünmemişti. Sinka da bunu söylediğine inanamıyordu. "Pe-peki o zaman." dedi Samir. "Galiba burada ayrılıyoruz." Sinka sessizdi. Samir yavaşça arkasını döndü ve başka bir yöne doğru yol aldı. Nereye gittiğini bilmese de sadece buradan uzaklaşmak istiyordu. Gerçekten değer verdiği bir arkadaşını kaybetmiş olabilirdi. Sinka hala olduğu yerde sessiz bir şekilde bekliyordu. Araları gittikçe açıldı. En başta Samir, Sinka'nın bir şey söyleyeceğinden oldukça emindi fakat bu his yavaş yavaş yerini tereddüte bırakmıştı. Sinka, pek adeti olmasa da, duyulması için bağırarak "Eğer yardıma ihitiyacın olursa..." Samir kafasını ona çevirdi. "...ben burada olacağım." Ardından Sinka arkasını döndü ve hızlı adımlarla yoluna devam etti. Samir arkadaşını kaybetmediğine sevinmişti. Fakat gerçekten arkadaşı olup olmadığından hala emin değildi. Kendini emniyete almak en önemli şeydi. Sonuçta bu bir oyun değildi.

Diğer DünyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin