Önceki Bölümden Kesit:
Bir anda gelen bir bildirim onu tekrar motive etti. "Sistem: Bedeninizin fiziksel sınırlarını belirli bir ölçüde zorladığınızdan dolayı dayanıklılık ve güç statlarınız birer puan artmıştır." Bununla birlikte taşımak kolaylaşmıştı. Artık Mersat'ın getirip önceden konuşlandırdığı atlara ulaşmaları an meselesiydi...
---------------------
Kurtların sesi gittikçe artıyordu. Nasıl bu kadar korkusuz olduğunu idrak edemese de kızı taşımaya devam ediyordu. Kızın can barını kontrol etti: 200/25000. "Atlara çok az kaldı! Biraz daha dayan!" dedi. Kız hafifçe gülümsedi: "Boş yere kendini yorma, beni bırakıp hemen kaç." diye cılız bir sesle karşılık verdi. Samir şaşırmasına rağmen yüzüne yansıtmamıştı. Şakayla karışık, "Dalga geçmeyi kes!" dedi. Artık kurtulacaklarına inandığı için rahatlamıştı.
Atların olduğu çalılıklar görünmeye başlamıştı. Kurt sesleri de iyice artmıştı. Anlaşılan Mersat onları daha fazla oyalayamayacaktı. Kurt Kral kaçtıklarını anladığında kan kokularını takip ederek onları rahatça bulabilirdi. Gerçi artık endişelenmesine gerek yoktu. Malum 5 metre önlerinde çalıların arkasında kurtuluşlarının anahtarı yatıyordu. Çalıyı aştıktan sonra gördükleri ise, tüm dünyasını karartmıştı. "Atlar... Neden yerlerinde değiller?"
Kız tekrar gülümsedi ve kendini zorladığını belli ederek "Mersat'a güvenmemeliydin. Kaç!" diye mırıldandı. Samir kan içindeki kızı yavaşça yere bıraktı ve dizlerinin üstüne çöktü. Gözleri yaşarırmışçasına üzerinde atların bulunması gereken boş otlara bakıyordu. Ürpermesine neden olan bir ses hemen arkasından gelmeye başladı. "Hırrrr!" Yavaşça arkasını döndü. Bu Kral Kurt'un ta kendisiydi.
Kral Kurt'u önüne gelen bildirimden dolayı net görememeye başladı. "Sistem: Mersat'tan gelen bir yeni bildiriminiz bulunmakta! 'Hey bro, selam! Umarım bana kızgın değilsindir. Yani, sana ihanet etmiş olabilirim ama çok para verdiler be oğlum. Mor zırhlı bir kızla kapışmışsın herhalde. Onun takımı geldi. Normalde bu ihanet sana değil de o yanındaki sarıya. Morlularla bayağı bir kavgalılar. Tabii ki ben tüccarım. Kârıma bakıyorum sadece. Neyse, olayı anlamışsındır sanırım. O zaman sana iyi ölmeler. Eğer bir şekilde kurtulursan bana gel de iki lafın belini kıralım. Ama o sarıya söyleme, muhabbeti hiç çekilmiyor :)'
Bu bir şaka olmalıydı. Değil mi? Bildirim yavaşça saydamlığını geri kazandı ve gözden kayboldu. Ardındaki Kral Kurt ise tam önünde durmaktaydı. Kıpkırmızı gözleriyle Samir'e bakıyordu. Oğlunun yaptığı ihaneti gözlerinde canlandırmaya başladı. Dorpi'yle kısa da olsa yaptığı eğlenceli konuşmaları anımsadı. Yavaşça ayağa kalktı. Kral Kurt herhangi ani bir hareketinde saldıracakmış gibi bakıyordu ki eğer biraz daha hareketsiz durursa zaten saldıracaktı.
Etrafını saran onlarca kurdun ortasındaki bu devasa kurdu yenmesinin ihtimali sıfırdı. Diyelim ki aşırı şanslıydı ve Kral Kurt'u yendi. Kesin öbür kurtlara yem olurdu. Göz ucuyla kıza baktı. Çoktan bilincini kaybetmişti fakat canı tamamen bitmemişti: 75/25000. "Gerçekten mi!?" dedi kendi kendine. "Bu, Hata'daki ilk günüm, daha bana verilen ilk görevi bile tamamlayamadım, hala 1 levelim ve oyun hakkında hiçbir fikrim yok ama şu anda bir kurt sürüsünün ortasında ölümle burun burunayım. Ben böyle kaderin..." Yavaşça stat puanları kısmını açtı. Önceden fark etmediği bildirimler gelmişti: "Sizden çok çok güçlü bir rakibe karşı kazandınız. Ödülünüz: rakibinizin eşyaları, +40 stat puanı, +5000 arena sıralama puanı.'
"Ah, rakibimin eşyalarını almışım. En azından ölmeden önce bir bakayım." Envanter kısmına tıklamasıyla dev kurdun üstüne atlaması bir oldu. Kaçınmak için yaptığı hamleyle yanlışlıkla envanterindeki zırhı giydi. Bu sayede de kurdun saldırısını, bir kerecik de olsa engellemeyi başardı. Gözlerini yeniden açtığında tüm bedeninde bir ağrı olduğunu ve kızın hemen yanındaki bir ağaca çarptığını fark etti. Artık hiçbir şey umurunda değildi. Sadece biraz "oyun" oynuyordu. Kurtları yenmek için harcadığı herhangi bir çaba yoktu. Sadece kızı düşünüyordu. Bayılmasına rağmen neden hala gülümsediğini, bu gülümsemenin ona ne hatırlattığını...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Diğer Dünya
Acción"Hata yapmaktan korkma." derdi büyüklerimiz. Ama tuhaftır ki her şey bir hatayla başladı. Küçük bir hatayla... Oyunun yapay zekası hatalı yapıldığı için artık doğru düzgün çalışmıyor. Hatta oyunun içinde ölen bir insanı gerçek hayatta da öldürebiliy...