Diğer Dünya-Kumarbaz (Bölüm 25)

10 1 0
                                    

Önceki Bölümden Kesit:

Magister çıkar çıkmaz klan başkanı "Kim bu Samir?" dedi. Konuşma sırasında başkanın kulağına fısıldayan başkan yardımcısı "Efendim, araştırmalarımıza göre Samir oyuna yeni girmiş bir oyuncu. Buna rağmen nasıl bir üyemizi öldürdü bilemiyoruz. Magister onun öğreticisi fakat bizzat onun için gelmesi biraz şüpheli." "Hmm, pekala... O zaman şu Samir'in arkadaşını bulun bana. Hani para verdiğimiz..." "Anlaşıldı efendim."

--------------------

"Ne kadar büyük..." diye mırıldandı Samir. Kuzey Şehri'nin büyüklüğü onu şaşırtmıştı. K.A.İ.A.B'ın dev binası bile bunun yanında kulübe gibi kalırdı. Dev duvarların ardındaki daha da dev binalar kilometrelerce uzaktan bile çok rahat seçilebilirdi.

Aklındaki düşünceler, giriş kapısındaki nöbetçilerden birinin "Geliş sebebiniz?" diye sormasıyla yok oldu. Mersat, "Aaah, hadi ama... Bu kadar resmi davranma." diye karşılık verince nöbetçinin kaşları çatıldı. "Burada ne kadar soruna sebep olduğunu bilmiyormuşsun gibi davranma. Sadece soruma cevap ver!" "Tamam yahu... (Aşırı resmi bir tavırla)Adım Estum, bunlar Devil-Maviş- ve Reth-Samir-, Güney Şehri'nden ticaret yapmak için geldik. Envanterimin listesini ve ID numaramı da ister misiniz Nöbetçi Bey?" Sinirlendiği belli olan nöbetçi "Kafi, devam edin. Gözüm üzerinizde olacak ona göre..." dedi. "Çok teşekkürler." dedikten sonra yerine oturan Mersat arabayı tekrar harekete geçirdi.

Biraz ilerleyince Samir "Maviş, ID nedir?" diye sordu. Maviş diye seslenilmesinden hoşlanmasa da fazla üzerinde durmayarak "Gerçek hayattaki kimlik numarası gibi düşün. Tabi daha az etkili olanı... ID'sini bildiğin bir oyuncuya eşya ya da arkadaşlık isteği falan gönderebilirsin. Tabi bazı hacker türü oyuncular var. Aşırı nadir bir özellik... ID'sini bildikleri oyunculardan eşya çalıp satabiliyorlar." dedi kız.

"Reth, işimi bitireyim sonra ışınlanma yerine gideriz. Okey?" Samir bir süre Mersat yüzüne boş boş baktı. Birkaç saniye gecikmeden sonra takma adının Reth olduğunu hatırladı ve "Tamamdır." diye karşılık verdi. Mersat'ta Samir'in acemiliğine minik bir sırıtmayla karşılık verdi.

Dışarıda iki üç tezgahı bulunan küçük bir kulübenin önüne geldiler. Mersat "Siz burada bekleyin." diyerek arabadan aşağı atladı ve kulübenin içine girdi. Yaşlı bir teyze, gıcırdayan bir sandalyede bir ileri bir geri sallanıyordu. Elinde bastonu, oldukça şirin ve zararsız görünüyordu. Mersat "Hey, teyze! Özledin mi beni!" diye seslendi. Bunun üzerine yaşlı teyze gözlerini yavaşça aralayıp Mersat'a baktı. "Borcunu hala ödemedin... Seni öldürmemden korkmuyor musun?" "Aslında pek korkum yoktu ama sen böyle deyince bir tereddüte düşmedim değil." "Gevezeliği bırak. Bir haftan var. Aksi takdirde..." "Neyse buraya iş konuşmak için gelmedim. Geldi mi?" "Evet, içeride... Büyüyü başlatıyorum. Beş dakikanız var." "Tamam öyleyse, ben kaçtım." deyip teyzenin yanındaki kapıdan geçti.

"Sonunda geldin." "Tabii ki, gelmez olur muyum Magisterciğim?" "İstediğimi getirdin mi?" "Ahh, bu dünyada hal hatır soran kalmadı mı yahu? İnsan bi nasılsın der, iyi misin der. Ayıp be!" "Mersat, gerçekten yorgunum ve seninle uğraşacak vaktim yok. Soruma cevap ver." "Tamam, getirdim iksirlerini. Sakin ol." Yanında getirdiği torbadan üç şişe çıkarır. "Buyur, işte iksirlerin." "Güzel, parayı aktarırım." "Ha, bu arada fiyatları biraz arttırdım. Sorun olmaz değil mi?" "Ne kadar?" "Tanesi 200 milyon..." "Sorun değil. Keşke tüm 'sorun' dediklerin böyle olsa..." "N'oldu bea? Seni hiç böyle görmemiştim. Hasta falan mısın?" "Beni çok umutlandıran bir oyuncu ölmüş ama içgüdülerim bunu kabul etmiyor. Görevim o oyuncuyu bulmaktı ve tamamlamak için 1 saatten az vaktim kaldı fakat yine de görevi teslim etmek istemiyorum. Bir şeyler yanlış geliyor." "Dert dediğin bu muydu be? Ben de bir şey oldu sanmıştım. Olay gayet açık: İhtiyarlamışsın. Artık içgüdülerin o kadar da keskin değil demek ki... Takılma bunlara bu kadar." "Ama Mersat, ilk levelde iki dev yaratığı kestiğini gördüm." "Ne!? Yok ya, yanlış görmüşsündür. Başkası kesmiştir. Ya da birbirlerini filan yemişlerdir. Onun kesmesi mümkün değil." "Belki de haklısın... Zaten gerçeği öğrenmek için onu takip etmem gerekiyordu." "E öldüğüne göre yalan söylemiş demek ki..."

"A bir dakika. Bu iki canavar dediğin Karanlık Ejderhası ve Zenginlik Yılanı'mı?" "Evet, sen de mi biliyorsun?" "Yaaniii, benim kulaklarım iyi duyar. Ormanda dev iki yaratığın öldüğü haberi gelmişti. Tabi ayrıntıları bilemem." "Ormanın ortasında ölen iki yaratıktan senin nasıl haberin oluyor ya?" "Cennetin Hükümdarları adlı klanı bilir misin? Onlarla karşılaşıp bir işlerini halletmiştim. O sırada onlardan birinin öldüğü yerde iki yaratığın öldüğü haberini öğrendim." "Onlardan birinin öldüğü yer mi? Canavarlar mı öldürmüş?" "Hayır, oradaki bir eleman öldürmüş. Hatta şu an dışarıda bekliyor." Magister'in gözleri, salisede milyonlarca işlem yapıyormuşçasına açılmıştı. Sanki bütün taşlar yerine oturuyordu. "Dışarıdakinin adı ne?" "Samir..."



"Efendim, dediğiniz kişiyi araştırdık. Birçok lakabı var ama gerçek adını bilmiyoruz. Kendisi bir tüccar ve Samir ile değil yanındaki kızla tanışık olduğuna inanıyoruz. Bu arada kızın adını da bulmayı başardık: Sinka. Tüccar şu anda Kuzey Şehri'nde..." "Güzel, birkaç adam yollayıp bilgi alın. Nasıl tuzağa düşürmüş, bu Samir denen oğlanı nereden tanıyormuş?" "Emredersiniz efendim!" "Bugünün tarihi ne?" "20 Haziran" "Heh, Magister'in kumar günü gelmiş demek... Adamlar hazır mı?" "Evet." "Güzel, bizim klandan değillermiş gibi gözüküyorlar. Değil mi?" "Evet efendim." "Bu sefer o kumarbazın bütün parasını çalacağım. Aslında ona şu iksirleri satanı bir bulsam... Yapacaklarımın yarısı aklımda yok!"

Klan başkanının ve yardımcısının bulunduğu odanın kapısını koruyan nöbetçiler de olanları dinleyip kendi aralarında konuşuyorlardı. "Ee, klanımızı beğendin mi?" "Evet, özellikle mor zırhlarına bayıldım. Ben ne zaman mor zırhlardan alacağım?" "Merak etme, rütbe atlayınca sen de alırsın." "(Kapının içinden boğuk bir şekilde) ...o kumarbazın bütün parasını çalacağım." "Kimin hakkında konuşuyorlar?" "Magister, oyun rehberlerinden biri..." "Ondan neden kumarbaz diye söz ediyor?" "Çünkü o oyunun çok önemli bir bugını buldu: Kolay para kazanma... Normalde kumarhanelerde kazanma ya da kaybetme şansına bağlıdır ama şansını yüzlere hatta binlere çıkartsan bile yine kazanma ihtimalin %10'u geçmez ki şu ana kadar şansını en çok arttırabilen kişi 645 yapabilmişti. Gerisini sen düşün." "Peki bu adamın bulduğu bug ne?" "Nereden bilelim? Bilsek biz de aynısını yapardık değil mi? Kendisi de bencillik yaparak hiç kimseye söylemiyor." "Peki bu bug ne işe yarıyor?" "Şansını acayip bir şekilde arttırıyor. Bu sayede kumarhanede kesin bir şekilde milyarlar kazanabiliyorsun." "Ne!? Milyarlar mı!? Bu gerçek dünyada ne kadar eder ki?" "İnan bana yılda bir kere yapsan dahi çok iyi para eder." "Yılda bir kere mi? Sadece o kadar mı yapıyor? Neden ki?" "Bilmem. Belki de çok tembeldir. Bana kalsa her gün yapardım." "Aynen." "Sanırım vardiyamız bitmiş. Hadi bahçeye çıkalım." "Tamamdır. Arkandayım." 

-Gecikme için özür dilerim. 900 küsür kelime bunu telafi eder herhalde. İyi okumalar :)-

Diğer DünyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin