Önceki Bölümden Kesit:
Görevler zorlaştıkça fantastikleşiyordu. Düşük seviyeli görevler gerçek dünyada da olan ayak işleri ya da ameleliklerden oluşuyordu. Şimdilik etrafı tanıyıp tek başına hayatta kalmayı öğrenmeliydi. Bunun için pazara gitmeye karar verdi. Hiçbir şey almasa da birileriyle tanışmayı umuyordu Samir.
---------------------
"Can iksirleri! En iyi can iksirleri burada!" "Paslanmaz çelikten büyülü kılıç! Hem de ucuz fiyata!" Geleli yarım saat olmuştu. Yine de herhangi biriyle tanışma fırsatı bulamamıştı. Etrafta ne olduğunu bile bilmediği o kadar çok şey vardı ki...
Köşede bir yerde bağdaş kurmuş, yaşlı ve oldukça zayıf bir adam, önünde de yırtık pırtık bir bezin üzerine konmuş garip eşyalar vardı. Yapacak daha iyi bir işi olmadığından dikkatini çeken bu adamın yanına gitti. Garip şekilli, kahverengiye çalan yeşil rengine sahip bir demet otu göstererek "Bu ne kadar?" dedi. Adam geldiğinden beri suratına bakmamıştı. Sorusundan sonra da bu durum değişmedi.
Birkaç saniye sessizlikten sonra "Adın?" dedi yaşlı adam. Samir soğukkanlılığını korumaya çalışarak "Samir" diye karşılık verdi. "Ne kadar süredir oyundasın?" "Birkaç gündür." "Sınıfın ne?" "Büyücü..." Bu konuşmalardan sonra bir şey fark etmiş gibi göz teması kurmaya karar verdi yaşlı adam. Gözleri simsiyahtı. "Öğrencim olmak ister misin?"
Samir bir anda gelen bu teklif karşısında şaşkınlığını koruyamadı. "Siz, öğrenciniz olmamı mı istiyorsunuz?" Yaşlı adam kendinden emin bir şekilde "Evet." dedi. "Daha sizi tanımıyorum bile. Size nasıl güvenebilirim ki?" "Güvenemezsin." Yine bir sessizlik oluştu. Samir ne yapması gerektiğinden tam olarak emin değildi. Güvenmesi için hiçbir sebep yoktu fakat büyük bir fırsat ayağına kadar gelmiş olabilirdi. Biraz kumar oynamaya karar verdi. "Sizin öğrenciniz olurum ama usta olmaya layık biri misiniz öğrenmem gerek." Adam iç çektikten sonra "Benimle gel." dedi. Yavaşça ayağa kalkarken örtüyü ve üzerindeki eşyaları hızlıca envanterine doldurdu.
Birlikte pazarın ücra köşelerine doğru ilerlemeye başladılar. Samir uzun süredir dolaşmasına rağmen buralara daha önce gelmemişti. Anlaşılan bu pazar öyle rastgele ve küçük bir yer değildi. Pazardan çıkıp bir süre daha ilerledikten sonra küçük bir kulübeye ulaştılar. Yaşlı adam kapıyı iki kez tıklattı. İçeriden yürüme sesleri geldi. Ardından kapı biraz aralandı. "Benim." dedi yaşlı adam. Sonrasında kapı ardına kadar açıldı. İçeride bir kız vardı. 16 yaşlarında olsa gerekti. "Hoş geldin usta. Çayı hazırladım." "Güzel, misafirimize de koy."
"Çayınızı nasıl alırsınız?" "Şey, yaşlı adam... Beni buraya gücünü göstermek için çağırdığını sanıyordum." "Seni küstah! Ustama nasıl yaşlı adam dersin!?" "Ritsi, sakin ol." "Ama usta!" "Lafımı tekrarlatma!" "Ben gidip odanızı hazırlayayım. Bu küstah veledi daha fazla görmek istemiyorum." Biraz sessizlikten sonra "Ahh, onun kusuruna bakma. Kötü biri gibi göünebilir ama sadece beni sevdiğinden böyle davranıyor." dedi yaşlı adam. "Sorun değil." "Peki, biraz çay içebiliriz sanmıştım ama anlaşılan direkt konuya geçmek en iyisi olacak. Hadi gidelim."
Geldikleri yer bir laboratuvarı andırıyordu. Tabii ki fantastik bir laboratuvarı... Yerlerde bazı semboller vardı. Sanki ayin alanı gibi... Masaların üzeri değişik otlar ve parlayan küçük misketlerle doluydu. Odanın bir başka bölümdeyse çok büyük olmayan bir kazan vardı ama yemek yapmak içinmiş gibi durmuyordu. "Öhm." Odaya göz gezidirirken yanında duran ve kapıdan çıkmak için bekleyen Ritsi'yi fark edememişti. "Ah, pardon." "Sadece çekil." Sinirle kapıdan geçip kapıyı arkasından kapattı.
"İşte burası büyünün gerçekleştiği yer." "Burada ne yapıyorsun tam olarak?" "Burada iksirler, çeşitli ilaçlar ya da haplar yapıyorum." "Bana gücünü burada mı göstereceksin?" "Evet, herkes dev dağları kesmek ya da denizleri yarmak zorunda değil. Ben bunları yapan insanların güç kaynaklarını yapıyorum. İşte benim gücüm bu." "Anlıyorum. Daha önce bu misketleri görmemiştim. Hap dediğiniz şeyler bunlar mı?" "Evet. Onları bu kazanda şekillendiriyorum. Merak etme. Şimdi gözünün önünde bir tanesini yapacağım. Etkilerini de bizzat deneyimlersin." Aklına gelen düşünce Samir'i bir anlığına ürpertti. Bu ürperme istemese de yüzüne yansımıştı. Bunu anlayan yaşlı adam "Merak etme, sana zehir yapacağımdan endişe ediyorsan ilk önce ben yerim. Gerçi o durumda bir tane daha yapmak zorunda kalırım." diyerek gülmeye başladı. Samir'in aklındaki bu şüphe yavaş yavaş azalsa da tam olarak yok olamadı. Yine de merakı şüphesine üstün geliyordu. "Sorun yok. Sana güveniyorum." "Güzel, hap arıtımına başlıyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Diğer Dünya
Acción"Hata yapmaktan korkma." derdi büyüklerimiz. Ama tuhaftır ki her şey bir hatayla başladı. Küçük bir hatayla... Oyunun yapay zekası hatalı yapıldığı için artık doğru düzgün çalışmıyor. Hatta oyunun içinde ölen bir insanı gerçek hayatta da öldürebiliy...