Bölüm 34-Sessiz Bir Gece

9 0 0
                                    

Önceki Bölümden Kesit:

Yerde rahatlamış bir halde yatarken bir bildirim daha geldi. Sistem Bildirimi: Tebrikler! "Son Saniye" başarımını kazandınız. Zorunlu bir görevi son saniyede tamamladığınız için bu başarımı kazandınız. Her statınıza ikişer puan eklendi. Ayrıca yeni bir özellik kazandınız. Özellikler bölümünden kontrol edebilirsiniz. Şuanda kontrol edecek durumda değildi. Tek istediği biraz uzanmaktı ve tam olarak öyle yapacaktı.

----------------------

Gözleri kapalı olsa bile etrafında birilerinin toplandığını hissedebiliyordu. Bir süre sonra biri yanına gelip çömeldi. Pek umurunda olmasa da merakını gidermek için gözlerini araladı. Karşısında arsızca sırıtan bir hain vardı: Mersat. Gözleri fal taşı gibi açıldı. Ayağa kalkmak için bütün gücünü kullansa da tek yapabildiği göğsünün yere temasını kesmekti. Vücudundaki ağrı artık iyice artmıştı ve en ufak bir harekete bile izin vermiyordu. "Kendini çok zorlama oğlum. Biliyorum bana kızgınsın fakat bir açıklamam var." Samir Mersat'ın gözlerinin içine baktı. Tek kelime etmeden bütün küfürleri, hakaretleri ve lanetleri içinden geçirmişti. Mersat bunu fark etmişçesine gerildi. "Bak, önce bir gidip dinlenelim. Sonra olayları gözden geçiririz. Neyi neden yaptığımı da anlarsın. Tamam mı?" Samir'e kalkması için elini uzattı. Samir zor da olsa elini tutmadan kalkmaya kararlıydı. Ayağa kalktığında dengesini sağlamaya çalıştı. Yapamayıp yere kapaklanmak üzereydi ki Mersat onu yakaladı. "Hadii, haylazlık etme. Sana yardım etmeme izin ver." Samir istemese de başını salladı. Yavaşça hana doğru yola koyuldular.

Sinka uyandığında yataktaydı. Ağrıyan başına aldırmadan ayağa kalktı. Bıçağını kontrol etti. Yanında yoktu. Afallamayla karışık bir öfkeyle odadan çıktı. Bir sürü odaya bağlanan bir koridordaydı artık. Koridorun sonunda aşağıya inen bir merdiven vardı. Merdivenin trabzanından tutunarak yavaşça basamakları inmeye başladı. İndikçe aşağıdan gelen sesler artıyordu. Burası bir hana benziyordu. "Günaydın hanımefendi." Hanın barmeni bardakları silerken samimi bir edayla kendisine bakıyordu. "Neredeyim ben?" diye karşılık verdi Sinka. "Batı Şehri'ndesiniz. Burası benim hanım. Bir içki ister misiniz?" Sinka olanları aklından geçirdi. Dişlerinin gıcırdamasına engel olamadı. Bar sandalyelerinden birine geçip "Sert bir şeyler olsun." dedi. "Hayhay efendim." Etrafına bakındı. Bu hana daha önce gelmemişti. Çok büyük olmasa da şirin bir handı. Duvarlardaki asla sönmemek üzere büyülenmiş meşaleler ortama büyülü bir hava katıyordu. "Buraya beni Mersat mı getirdi?" Barmen kısa bir duraklamadan sonra elindeki bardağı bir yenisiyle değiştirdi. "Evet, kollarında seninle birlikte aceleyle geldi. Bir günlük yer ayırttı. Parasını ödemeye zamanı olmadığını söyleyip seni ve arabasını rehin olarak bıraktı." Mersat'ın neden bu kadar acelesi olduğunu merak etti Sinka. Bardaktaki içkiyi bir dikişte bitirdikten sonra ayağa kalktı. "Eğer Mersat gelirse beni hemen bilgilendir." "Hayhay."

Mersat'ın neyden kaçtığını bilmese de fazla üstünde durmadı. Ama arabada Samir'i göremeyişi onu meraklandırmıştı. Bir dahaki görüşmelerinde olayı açıklığa kavuşturmaya karar verdi. Odadan çıkıp bir kahve aldı. Bugünü de atlattık manasında iç çekti. "Nasıl gitti?" Gelen Versel'di. İşini bitirmiş çıkmaya hazırlanıyordu. "Fena değil." diye karşılık verdi Magister. "Biraz dayak yedim ama..." "Biraz mı? Sırtındaki oklarla bir kirpiye benziyordun." "Madem beni izliyordun, o zaman neden nasıl geçti diye soruyorsun?" "Ama cidden çok komikti-" Versel cümlesini tamamlayamadan gülme krizine girmişti. İşinde soğukkanlı ve mesafeli olduğu kadar dostluğunda da samimi ve sevecendi. İkisi de uzun süreden beri sıkı dosttular. "Ha ha, çok komik." "Tamam tamam, gülmüyorum. Ha bu arada, senin Samir artık resmi bir İşçi." "Ne? Ciddi misin?" "Evet!" "Bak, biliyordum başarabileceğini. Söylemiştim." "Aslında tam olarak başardı denemez." "Nasıl yani?" "Yok bir şey." "Versel, uzatma da söyle işte." "Tamam ama ben söylediğimde bana teşekkür edeceksin." "Niye teşekkür edeyim?" "Magister, kabul mü değil mi?" "Tamam, her neyse. Teşekkür edeceğim." "Ben Samir'e azıcık bir şey yardım etmiş olabilirim." "Ne!? Nasıl!?" "Şey, birkaç saniyesi kalmıştı ama ulaşmak üzereydi. Ben de birkaç saniyeyle kaybetmesin diye birazcık daha zaman verdim. Belki senin onda gördüğün cevher gerçektir diye." "Versel, bunu heyetin duymaması lazım! Şuan Samir'e çok dikkat ediyorlar. Senin yaptığın değişikliği fark edebilirler." "Biliyorum ama sen onda bir potansiyel gördüğünü söylemiştin. Ben de görüyorum. Hatta heyet bile..." "Peki, neden yaptığını anlıyorum. Ama bir daha bu kadar tehlikeli bir şey yapacağın zaman önce bana söyle. Tamam mı?" "Tamam tamam." ... "Eeee..." "Ne eee?" "Sanki bana bir söz vermiştin." "Ben sana söz vermedim." "Hayır, verdin. Sakın sözünden döneyim deme." "İlla demek zorunda mıyım?" "Evet, hem desen ne olur ki?" "Bence de, desem ne olur demesem ne olur. O yüzden demeyeyim." "Mersat!" "Tamam, teşekkür ederim. Şimdi mutlu musun?" "Evet." Eşyalarını toplayıp şirketten çıktılar.

Mersat, hala omuzladığı Samir'i hana ulaştırmaya çalışıyordu. Keşke arabayı rehin bırakmasaydı. Sadece kız yeterdi. Bir on dakikalık yorucu yolculuğun sonunda hana ulaştılar. "Geldik mi?" diye soran Samir'e parmağını dudağına götürerek "Şşştt" diye karşılık verdi. Hanın penceresinden içeriye baktı. Birkaç kişi masalara dağınık bir şekilde oturmuştu. Sarı saçlı, gecelik tarzı bir elbise giyen bir kızsa barın yanındaki masalardan birindeydi. Bunun kim olduğu çok açıktı. "Ses çıkartma. Bizi duymasın." Biraz sonra barmen kendisini görmüş olacak ki göz göze geldiler. Mersat yine el hareketleriyle belli etmemesi gerektiğini söylemeye çalıştı. Barmen biraz duraksamış olsa da hiçbir şey olmamış gibi muhabbete devam etti. Bir süre sonra Sinka içkisini bitirip yukarı çıktı. Mersat'ta onun çıktığından emin olduktan sonra Samir'e seslendi. Cevap gelmedi. Kontrol etmeye gittiğinde Samir'in çoktan bayıldığını gördü. İç çektikten sonra Samir'i sırtlanıp içeri girdi. İçeridekiler ilk başta bir insanı sırtlanmış birini görünce tedirgin olsalar da o kişinin Mersat olduğunu görünce muhabbete devam ettiler. Sonuçta bu Mersat'tı.

Samir'i bir masanın üzerine yatırıp barmenin yanına gitti. "Selamlar, geri döneceğimi söylemiştim değil mi?" "Evet, ama ölü birini sırtlanıp getireceğini söylememiştin." "Ölü değil bee. Sadece baygın. Ben de ona yardım ediyorum." "Hah, bir de onu dışarıdakilere anlat. Senin bu halde içeri girdiğini görenler hanın sadece haydutlarla dolu olduğunu sanacak." "Tamam bee, bir dahakine baygın bir adam gördüğümde yolun ortasında ölüme terk ederim ve sende mutlu olursun. Tamam mı?" "Çok konuşma da borcunu öde." "Sıkıştığın zaman konuyu hemen paraya getiriyorsun. Hiç utanma yok mu sende!" "İstersen burada olduğunu gidip prensese bildireyim de o da katılsın konuşmamıza." "Tamam, al şu parayı. Bir tane de içki ver." Aldığı içkiyi bir dikişte bitirmiş, Samir'e bakıyordu. "Şimdi olayları prensese ve Samir'e açıklama var. Derdim bitmiyor ki!" Barmen sırıtarak bardağını temizlemeye devam etti.


-Okuyan herkese çok teşekkürler :)-

Diğer DünyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin