Selamunaleykum ⚘
Bu iyice günlük diziye döndü 😅 Hemen bozmam lazım. Bir ay sonra görüşürüz 🖐🤭
Daniel 1. ve 4. bölümde geçen bir karakterdi. Dönüp bakmak isteyen olursa diye belirtmek istedim.
İyi ki varsınız, teşekkür ederim 💎
.
.
.Hayatta değer verdiğim iki şey vardı, demiştim: Ailem ve mesleğim. Şu günlerde önceliklerimin değişmesini şaşkınlıkla izliyordum. Evet işimi ve ailemi özlemiştim ama ondan uzak olduğum her an, ailemle geçirdiğim keyifli dakikaların üstüne karabasan gibi çökecekmiş gibi hissediyordum.
Son zamanlarda biraz değişik davrandığının farkındaydım. Vurulduğum geceden beri daha iyi davranıyordu bana. Beni şaşırtacak şeyler söylüyordu. Kafamı karıştırıyordu. Sonra üzülürüm diye dediklerinden anlam çıkartmaktan itina ile kaçıyordum.
Otele döndüğümde akşam ezanı okunuyordu. Hemen banyoya gidip abdestimi aldım. Namaz için hazırlanırken yürüyen bir ölü gibiydim. Kızarmış gözlerim, şişmiş göz altlarım, solmuş benzim ve çarpık yürüyüşüm tam olarak bu halimi özetliyordu.
Namaza durduğumda odaklanmak için büyük çabalar sarf ettim. Sünneti de bitirip selam verdiğimde yorgunluğumun hafiflediğini hissettim. Parmaklarımla Ensar'dan öğrendiğim taktikle tesbih çektim. Şimdi en sevdiğim kısma gelmiştim. Dua etmek ve içimi dökmek gerçekten rahatlatıyordu. Sen anlatmasan da her şeyi duyan ve gören biri olduğunu bilmek kalbimdeki kışa baharlar getiriyordu.
Önce tövbe ettim, bağışlanma diledim. Hem önceki günahlarım hem de... Bugün ona sarıldığım için. Âh, bunu nasıl yapabilmiştim? Kendime hakim olmam gerekiyordu, bu doğru değildi ve ben artık bunu biliyordum.
Doğru yolda kalmam için, iyi bir kul olabilmem için, namazdan vazgeçmemem için uzun uzun dua ettim. Ailemi, Ensar'ı, Nur ve Zehra'yı, kurstaki diğer kızları, Filistinliler'i, Lamia ablayı ve ailesini de duama kattım. Onun için dua etmeyi ihmal etmedim tabiki.
Seccadeden kalktığımda ayaklarım uyuşmuştu. Terliklerimi giyip seccadeyi katladım ve bir kenara koydum. Gazetelerin üzerine montumu sererek kıldığımı görünce Ensar vermişti bu seccadeyi bana.
Yatağıma oturup terliklerimi çıkardım. Yorganın altına girip bacaklarımı çekebildiğim kadar kendime çektim. Gözlerimi kapatmamla gözyaşlarımın saçlarıma doğru yol olması aynı zaman dilimine denk geliyordu.
Kapının tıklanmasıyla gözlerimi açtım. Tedirgin olmamam elde değildi. Gözüm hemen kapının altına gitti. Bir zarf gelmesini bekledim ama olmadı.
"Âhla benim."
Ensar'ın sesiydi. Beni böyle görmesini istemiyordum, kalkmaya da mecalim yoktu. Hırıltılı sesimle "Müsait değilim Ensar." dedim.
"Önemli ama."
Oflayarak yorganı üstümden attım. Terlikleri giyerken yüzümü siliyordum. Sanki anlamayacakmış gibi.
Kapıyı açtım ve girmesini beklemeden yatağıma geri döndüm. Kapıyı kapatıp yanıma geldi, yatağın bir köşesine oturdu.
"Abi geldim şimdi, yanındayım."
Şaşkınlıkla bir ona bir elindeki telefona baktım. Kimle konuşuyordu? Yavaşça doğruldum. "Tamamdır." Telefonu kulağından çekti, hoparlör tuşuna bastığını gördüm.
"Selamunaleykum." dedi Enes birkaç saniye sonra. Ensar ne diye gelip benim yanımda onunla konuşuyordu ki? Yüzümün halini görmüyor muydu ki hiçbir şey sormuyordu? Bana zorla anlattırıp sonra da ondan habersiz çıktığım için kızması gerekirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
âmâ
روحانياتAyağa kalktım. "Kinci bir insan değilim ama senin söylediklerini unutamıyorum Enes." Sesim bir fısıltıdan farksızdı. Boğazım ağlamamı durdurma çabalarımın sonucu olarak düğüm düğümdü. Ruhumun neresine dokunursam dokunayım bir yaraya denk geliyordum...