Bu bölüm düzenlenecektir.
.
.
.Ensar'la muhabbetimiz baya koyulaşmıştı. Çocukluk anılarımızdan giriyor, onun Amerika maceralarından çıkıyorduk. O sırada zil çaldı. Ayağa kalktım.
"Vakit daha erken, Enise değildir. Babam da bu saatte gelmez. Annem büyük ihtimalle."
Hızlıca kapıya gidip delikten baktığımda bir adet kardan adama dönmüş Enise ile karşılaştım. Kahkahama engel olamayarak kapıyı açtığımda kaşlarını çattı bana.
"Ne gülüyorsun abla ya! Dondum burada, izin ver de geçeyim."
Gülmeye devam ederek " Tamam papatyam geç. Burnu da kıpkırmızı olmuş kıyamam!" dedim.
Botlarını yere vurarak üstündeki karların dökülmesini sağlayıp botlarını çıkardı ve içeri girdi. "Senin keyfin baya yerinde, hayırdır?" Botlarını yerden alıp ayakkabılığa koydu.
"Tabii yerinde, çok sevdiğim biri geldi."
Montunu, atkısını ve şapkasını askıya asacakken Ensar'ın montunu gördü ve "Sevdiğim mi dedin?" diye sordu. Kafamı salladım. Bu saf kız kesin sevgilim falan geldi sanacak. En iyisi merakta bırakmadan açıklayayım. "Ensaaar! Enise gelmiş." diye seslendim içeriye doğru. Enise'nin gözleri büyüdü. "Şaka yapıyosun. Ensar abim mi geldi?"
Bu çocuk niye ses vermiyor. Şimdiye buraya gelmesi gerekirdi. "Git içeri bak da şaka yapıyor muyum yapmıyor muyum gör." Enise Ensar abi diye seslenerek salona giderken ben de peşine takıldım. Onları sarılıyor görmeyi beklerken Ensar'ı elleri önde gerilerken Enise'yi de ne olduğunu anlamaya çalışırken buldum. Ensar bir metre mesafede durdu ve gözleri kapının eşiğinde bu garip manzarayı şaşkın bakışlarla izleyen beni buldu. Sonra Enise'ye döndü ama Enise'nin aksine onun gözlerine tam bakmıyordu. Ensar, ne yapıyorsun gerçekten?
"H-hoş bulduk Enise. Seni kırmak istemem ama biz sarılamayız."
"Neden?" Bir an bana baktı benim gibi şoka girmiş kardeşim. Sonra aklına gelen şeyle yüzü asıldı ama yine bozuntuya vermedi ve gülümsedi. "Dışardan geldim diye mi? Ben gidip elimi yüzümü yıkayayım, üstümü de-"
"Hayır hayır onunla bir ilgisi yok. Gerçekten seni incitmek istemiyorum ama birbirimize dokunmamız haram. Çünkü ablanla süt kardeşiz ama seninle değiliz."
"N-nasıl yani?" İki kardeşim arasında gidip geliyordu bakışlarım. İncitmek istemiyorum diyorsun ama kızın kalbi paramparça oldu şu an Ensar. "Ablamla kardeşsiniz ama biz kardeş değiliz, öyle mi? Bana abi demeni istemiyorum de de daha inandırıcı olsun."
Adeta koşarak yukarıya odasına çıktı ve saniyeler içinde kapı çarpma sesi geldi. Annesiyle karısı arasında kalan damat gibi hissediyorum kendimi şu an. Ensar'ı kolundan tutup koltuğa oturttum. Kendim de yanına oturdum. "Neydi bu şimdi?"
Ensar sıkıntıyla nefesini verdi. Onun da üzüldüğünü gördüğüm için kızamıyorum da. Ama açıklaması gerekiyor, böyle olmaz ki. Papatyam istenilmiyormuş gibi hissetti, döktü yapraklarını gitti.
"Bak Âhla. İslam'a göre sen benim kardeşimsin. Çünkü benim annemin sütünü emmişsin. Benimle birlikte Ali ve Ayşe Sâre de senin kardeşin. Yani sen bizim aileden sayılıyorsun artık. Ama senin kardeşin bana haram. Evlenmemizde sakınca yok."
Son cümlesiyle gözlerim kocaman oldu. "Ne! Ne evlenmesi?"
"La havle ve la kuvvete illa billahil aliyyul azim." diye mırıldandı sakinleşmek ister gibi. "Demek istediğim o değil. Ben Enise'yi hala kardeşim olarak görüyorum ama İslam'a göre ben onun mahremi değilim. Onu belirtmek için öyle dedim. Anlatabilmişimdir inşallah."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
âmâ
EspiritualAyağa kalktım. "Kinci bir insan değilim ama senin söylediklerini unutamıyorum Enes." Sesim bir fısıltıdan farksızdı. Boğazım ağlamamı durdurma çabalarımın sonucu olarak düğüm düğümdü. Ruhumun neresine dokunursam dokunayım bir yaraya denk geliyordum...