20. Bölüm ⏳

1K 39 0
                                    

Yorumlarınızı eksik etmeyiniz. İyi okumalar!

Bir gerginlikti bedenimi ele geçiren. Hayatım nasıl da bir anda tepetaklak olmuştu. Günâhsız bir şekilde yaptığım tek şey restoran işletmekti. Bir suç işlenmiş ve ben de içine çekilmiştim. İlk önce zorunlu bir şekilde eşlik etmiştim. Şimdi en büyük görgü tanığı olarak susmaya devam ediyordum. Aslında her şeyi görüp, bildiğimi düşünüyordum. Ne büyük yanılgı! Oyunu biz yönetmiyorduk artık. Suçlu Aşır olduğu zamanlar daha kontrollü hareket ediyorduk. Aşır'ın yaptığı şey adam yaralamaktı. Öldürdüğünü düşünerek oyunu ona göre ayarlamıştı. Oyunumuz elimizde patlamıştı. Ya bir oyunun içine çekilmiştik ya da en başından beridir oyun bize göre tasarlanmıştı.

Ben bunları bedel ödemek olarak görüyordum. Daha önce sakladığımız şeyler şimdi önümüze bir bir çıkıyordu. Evren bir yansımadan ibarettir ve daha önceki yaptıklarımız yansıyordu. En başından dürüst olabilseydik böyle bir oyunun kuklası olmazdık. Ama biliyordum ki Aşır kukla olamazdı. O ipleri hiç şüphesiz ellerine alacaktı.

İzlediğimiz kayıtlardan sonra hızlı bir şekilde yola çıkmıştık. Daha doğrusu Aşır çıkmış ben de peşine takılmıştım. Oyun arkadaşını geride bırakmamayı öğrenmeliydi. Kime gidiyorduk, ne yapacaktık hiç bilmiyordum. İpleri ona bırakmıştım. Yeri geldiği yerde en az onun kadar sıkı sıkıya tutacaktım ipleri. Ben gizli kahramandım. Ne tamamiyle dışarıda ne de tamamen içeride. Her şey bir evde gerçekleşiyorsa ben koltukta oturan kişiydim. İzliyor ve yeri geldikçe müdahale oluyordum. Onlar kontrolden çıkarken ben sapasağlam devam ediyordum. Birisi yoldan çıkacaktı. Ama ben doğru yolda ilerlediğim için Aşır'ın da yoldan çıkmasına izin vermeyecektim. Ya hep ya da hiç. Ya ben onunla birlikte yoldan çıkacaktım ya da o benimle finale ulaşacaktı.

Mütevazı bir villanın önünde durduk. Aşır sert bir şekilde kapıyı çarparak yürümeye başladı. Arkasından yürüyordum. Kendimden emin adımlarım vardı. Ölüme bile gidiyor olsam kendimden asla ödün vermiyordum. Gücümle halledeceğime inanıyordum. Kapıyı yumrukladı. Yüzü ruhtan farksızdı. Ne düşündüğünü zerre anlayamıyordum. Sinirli miydi ya da sakin miydi belli değildi. Fakat hareketleri o kadar güçlüydü ki sinirli olduğunu anca öğle anlayabiliyordum.

Kapıyı Rauf açtı. Kaşlarım havaya kalktı. Mesut'a bunları yapan Rauf muydu? "Hayrola?" dedi. Bizi beklemiyor gibiydi. Bakışlarım boynuna kaydı. Tam soluk borusunda kesik izi vardı. Daha önce hiç dikkat etmemiştim. Şu an tişört giymemiş olsaydı yine fark edemezdim. "Hayır mı şer mi anlayacağız." dedi Aşır. Öyle bir hızla yumruk attı ki yetişme fırsatım bile olmamıştı. Robotik bir şekilde eski konumuna geldi. Yüzünde anlamdıramadığım bir tebessüm vardı. Bir planı olduğunu düşünmüştüm tam da şu an.

"Ne yapıyorsun lan!" Burnunu tuttuğu için boğuk çıkmıştı sesi. "E, almıyor musun bizi içeri?" Aşır öyle rahattı ki Rauf daha da sinirleniyordu. Rauf'un bir şey demesine aldırmadan içeri girdi. Ben de yavru ördek gibi peşinden girdim.

"Dün akşam, geceye yakın zamanlarda neredeydin?" Ağır ağır konuşuyordu. "Ne yapacaksın?" dedi aksi bir tavırla. "Seni öyle çok seviyorum ki geceleri ne yaptığını merak ediyorum!" Ruhsuz bir şekilde bakıyordu. "Geri zekalı mısın sen? Bir şey var ki soruyorum." Sesi az öncekine göre daha sert çıkmıştı. "Kardeşimin yanındaydım." Kaşlarım çatılmıştı. "Hangisiyle olduğunu telepatik bir şekilde mi anlamımı istiyorsun?" İstemsizce gülme gelse de tepkisizce durmaktan öteye geçmedim.

"Kız kardeşimin. Malum başka kardeş bırakmadınız bana." Bu dediği içimi sızlatmıştı. Hem abisini hem de erkek kardeşini kaybetmişti. Hak etmişlerdi ama yine de insanda burukluk yaratıyordu. Kız kardeşi kalmıştı bir tek. Ne çok bağlıdır şimdi ona. Ben de kardeşlerimden uzaktaydım ama bir yerlerde nefes aldıklarını biliyordum ya içim kuş gibi hafifti.

Yakamoz Güzeli |Lahza|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin