41. Bölüm ⏳

787 38 12
                                    

Tek bir yorumla onca heves yoksunluğunun arasında sırf mutlu etmek ve mutlu olmak için söz verdiğim gibi geceye bölümü yetiştirdim. Bakın sadece bir yorum yaptırdı bunu bana, lütfen yorum yapmayı unutmayın 🥺🥹

İyi okumalar!

Hayatta ufak tefek dönen oyunlar olurdu. Bunu kurucusu hariç hiç kimse bilemezdi. Tahminler edilir, iddialar ortaya koyulur, buldum dersin ama yine bulamazsın... Akça ve Aşır'ın etrafında öyle çok oyunlar çevrilmişti ki ipin ucu çoktan kaçmıştı. İpi elleri arasına alıp çözemeyeceklerini anladıkları vakit yeni bir oyun başlatmışlardı. Oyun kurucusu olmayacakları bir oyunda oynama gibi bir niyetleri yoktu, devran bu defa onlar için dönecekti.

Akça'nın yeşil hareleri kitlenmiş bir vaziyette beyaz duvarda duruyordu. Bu görüntü oyunun bir parçasıydı ve onun dışında bilen de yoktu. Buhran döneminde, yıkılmış, bitmiş ve aciz bir görüntü sunuyordu düşmanına. Evet, belki başta tamamen bu büründüğü görüntüdeydi fakat şimdi güçleniyordu. Ne Aşır'ı bırakmaya niyeti vardı ne de oyununu. Her şey bir oyunla başlamıştı ve bu oyunun sonunu o getirecekti.

"Ne oldu, Karadeniz'de gemilerin mi battı Akça Kız?" Alaycı sesle donuk bakışlarını bahçeye açılan camdan giren Orhan'a çevirdi. Öyle bir yüz ifadesi vardı ki ruhu çekilmiş gibiydi. Günbegün eriyor gibi gözüktüğü için Orhan gerilse de bunu belli etmemeye çalışıyordu. Oysaki bilmiyordu ki şu an Akça'nın oyunun içerisindeydi. "Neden geldin?" Kısık, hırıltılı ve uzun süre konuşmamış gibi çıkmıştı ses tonu. Her şeyden vazgeçmiş kadın imajını öyle güzel çiziyordu ki yapacağı hiçbir şey göze batmayacaktı.

"Yeni bir oyuna daha başlayacağız ve sonra sen ortaya çıkacaksın." Korkuyordu çünkü Aşır toplanıyordu ve kafasını karıştıracak yegâne şey karşısında sönüp gitmeye başlamış Akça'ydı. "Neymiş oyun?" Öyle hâlsiz görünüyordu ki her an bulunduğu yerde bayılacak gibiydi. Gerçekten zamanın ve ayrılığın getirdiği acı vardı; fakat rol yeteneğini de yok sayamazdık. Bu kadar oyunun içinde en iyi oyuncu o olmuştu.

"Hayatına yeni biri girse güzel olmaz mı sence de? Bir yara bandına ihtiyaç duyuyor olmalı?" Bu kısım da Akça'nın canı yansın diyeydi. "Şu an sana yalvarmamı istiyorsun değil mi? Bize kıyma, bana bunu yaşatma, dememi istiyorsun? Benim buna gücüm kalmadı. Ben zaten ondan ayrı kaldım, belki de bir yara bandı en olması gereken şeydir." Göğsünde başlayan bir yangın vardı. Öyle büyüktü ki bu yangın hiç dinmeyecek diye düşünmeye başlamıştı.

"O hâlde sen seçersin yara bandını?" Zevk duyan bir sesle konuşuyordu. Niyeti ilk önce hayatına girecek yeni birisiyle dikkati başka yöne yönlendirmek, sonra da Akça'yı öne sürerek dağıtmaktı. "Doğu'nun oyuncu çevresi geniştir, bana benzeyen biriyle başlayabiliriz. Ona yeni bir Deniz Kızı bulmalıyız öyle değil mi?" Soğukkanlı konuşması ile irkildi Orhan. Gerçekten karşısındaki kadını bitirdiğini düşünmeye başlamıştı. "Kavuşmaya dair inançlarını o kadar mı kaybettin?" Akça ruhsuz bir şekilde güldü. "Akça ve Aşır olarak senin oyununda kaybettik." Ama benim oyunum şimdi başlıyor, diye geçirdi içinden. Başkasının oyununda kaybetmiş olsalar da kendi oyununda kazanan olacaktı. "Bunu fark ettiğin iyi oldu." "Sen de fark et." demişti ve Orhan ne demek istediğini anlamamıştı. Yine de bunun üstünde düşünmeyi kenara itelemişti.

Orhan evden çıkarken Akça eğdiği kafasını kaldırmış ve yüzünde deliden hallice bir tebessüm oluşmuştu. Eğilip koltuğun altına itelediği telefonu eline alıp ses kaydını kapattı. Ardından ikinci bir ses kaydını olay bilgilendirmesi için açtı.

"Ben Akça, Akça Ayan. Bu anlattıklarım sana korkutucu gelecek ama önünü alamayacağımız kadar korkunç şeyler oluştu. Benim yardım alabileceğim tek kişi sensin. Yine seni günahımıza alet ediyorum. Yine olmasını asla istemediğin şeylerin içine seni çekiyorum ama ben senin kızınım. Ben yolumu da kaybetsem, yanlışlar boyumu da aşsa, şeytana da dönüşsem benden vazgeçmeyeceğini biliyorum. Bir sürü olay gelişti ve bunu halledebilecek tek kişisin. Baba, ben sizi terk etmedim, terk etmek zorunda kaldım. Orhan'ı biliyor olmalısın, senin de küçüklük arkadaşınmış. Baba, o sadece küçüklük arkadaşın değil, dedemin gayrimeşru çocuğu. Seni takıntı haline getirmiş en başından beridir. Onun elinde çok büyük deliller var. Baba, onlar ortaya çıkarsa hepimiz mahvoluruz. Aptallık edip hiç kimseyi bulaştırmadan kendimiz halletmeye çalıştık ama bu, bu şekilde hallolacak gibi değil.

Yakamoz Güzeli |Lahza|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin