Bölüm Şarkısı: Gökhan Türkmen~ Dön
Bölümü Didar ve Arman ile açıyoruz. Demiştim bu birkaç bölüm diğer karakterlere de değineceğim diye. Okumanızı tavsiye ederim ama istemezseniz de bitiş yerinde emoji koyuyorum oradan devam edersiniz. Bu bölüm olan olaylardan iki ay sonrası kafanız karışmasın lütfen. Yorumlarınızı bekliyorum, sizi de çok seviyorum. İyi okumalar!
Dünya değişirdi, insanlar da değişirdi. İnsanlar... En çok da insanlar değişirdi. Geleceğe ayak uydurmak için olmadıkları kişiler oluverirlerdi. Kendileri sevmeyi bırakır, olmaya çalıştığı kişiyi sevmek için savaş açarlardı. Olur gibi olsa bile olmazdı işte. İnsan kendini sevmeden olmak istediği kişiyi nasıl sevebilirdi ki?
O, geriye kalmış bütün insanlardan farklıydı. Hiçbir şeye ayak uydurmaya çalışmıyor, olduğu gibi kalıyordu. Bembeyaz, porselen gibi kırılgan, saflıktan bile öte duru güzelliğe sahip yüzünde turluyordu Arman'ın aşkla bakan gözleri. Bazen öyle bir bakıyordu ki sanki yıllarca sadece bu kızın hasretini çekmişti. Onun için doğmuş, onu beklemişti ve şimdi de ona kavuşmuştu.
Onu bu parkta gördüğü ilk günden beridir her an yolunu gözlemiş ve sessiz sedasız çehresini izlerken bulmuştu kendini. Ve her defasında kız, onun orada olduğunu hisseder gibi boşluğa bakıp gülümsemesini büyütürdü. Hatta bazenleri laf bile atardı. O laf atmalar karşılığını bulduğundan beridir de artık aynı saatte aynı yerde buluşmaya başlamışlardı. Her gün saat beşi çeyrek geçe parkta aynı bankta buluşurlardı. Arman çok daha önceden gelir hiç kimsenin oraya oturmaması için önceden önlemini alır ve beklerdi. Didar ise bir dakika bile geç kalmadan gülümseyen yüzüyle banklarına ulaşırdı.
Sahi, bu kızın hiç mi gülümsemesi dinmezdi? Dinmezdi işte. Hayatı darmadağınıkken bile sadece gülümserdi. O böylece gülümserken Arman nasıl gülümsemesini durdurabilirdi ki? O da gülümseyerek güzel yüzünü izlerdi. Bıcır bıcır konuşmasını dinler, Arman da bir şeyler anlatırdı.
İki aydır Didar hep abisinden bahsederken Arman da ablasından bahsederdi. Didar'ın abisi terk edilmişti. Oysaki kız onu zaten hiç sevmiyormuş ve gönlünde başka biri varmış. Abisi bunu bile bile sevmiş ama yine de hüznü onu terk edememişti. Arman'ın ise ablası gitmişti. Arman tamamen onları terk etmediğini bilse de istemsizce ağlak bir şekilde anlatmıştı olanı biteni. Arkasında bıraktığı sevgilisinin günbegün mahvolduğuna uzaktan şahit olmuş ve ablasına da kızmadan edememişti. O sırada Didar onun öfkesini dindirmişti. Demişti ki: "Onun ne yaşadığını ve kalbindekileri sadece o bilebilir. Sen demiştin sevgilisini ve sizleri çok sevdiğini, o hâlde bu terk etme faslı en çok onun canını yakmıştır. Sana da demiş nefes alamadığını, neden nefes almak istemesine öfkeyle yaklaşıyorsun ki? Onu çok seviyorsun ama nefes almasına kızıyorsun, o zaman gerçekten çok seviyor musun? O bir abla, o bir kardeş, o bir evlat, o bir dost ve o çok seven bir sevgili... Belki de bunların altında kalmamak için o sade biri olmaya gitmiştir. Sadeliğinde sorunlarını atlattığında çokluğunuza geri dönecektir elbet."
Arman ise o gün şöyle demişti: "Sorunlar öyle ya da böyle atlatılır. Benim dileğim onun tek başına bunlarla savaşıp kazanması değil de ona yardımımızın dokunması. O çok güçlüdür, bu doğru ama aynı zamanda o bir insan. Kırılan, yıkılan ve dökülen; bu noktada başkasına ihtiyaç duyan. O hâlde neden onu sade bırakalım ki?" Didar ellerini sıkıca tutmuş, zamana ve ablasına bırakmasını istemişti. O kadını hiç tanımıyordu ama fikirlerine büyük bir saygı duyuyordu. Arman ondan öyle çok bahsetmişti ki ne yapıyorsa bir doğrusu vardır diyordu.
Bugün ise diğer günlerin aksine Arman birazcık daha iyi görünüyordu. İşlevi olmayan ama dünyanın en güzel yeşil gözlerini izlerken iyi olmadan edemiyordu. Bembeyaz tenini açık renkteki benleri ve yeşil gözleri renklendiriyordu. Ah, o ne güzeldi. Şairlerin şiiri, türkülerin duygusu, şarkıların nakaratı, hayatın çiçekleri gibi güzeldi işte. Kötülüklerden arınmış en nadide parçaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yakamoz Güzeli |Lahza|
RomantizmTek bir an insanın hayatını darmaduman edebilirdi. İplerinden sıkı sıkıya tuttuğun hayatına biri gelir ve tek bir an da iplerini kesebilirdi. Yıllardır düzene sokmak için çabaladığı hayatının ipleri artık başka birindeydi. İplerin çaresiz sahibi:...