3. Bölüm ⏳

3.1K 110 29
                                    

Multi: Aşır Marşap

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Multi: Aşır Marşap

Yorumlarınızı eksik etmeyiniz. İyi okumalar!

Katil yapması gerekeni yapmış, kalbimi bin yerinden parçalara ayırmıştı.

Bakışlarımı boşluğa dikiliyken esaretimi kabul etmek o vakit benim için hiç de kolay değildi. Herkesten sır gibi sakladığımız şeyi bilmesi imkânsızdı ama görüyordum ki böyleleri için imkânsız diye bir şey de pek mümkün değildi.

Gözlerimi kırpıştırarak ona döndüğümde gözlerinin yeşiline odaklandım ne yapacağımı bilemez bir şekilde. Neredeyse siyah gözüküyordu tıpkı kalbinin katranlığını yansıtırcasına.

"Neyin hapishanesinden bahsediyorsun?" Çaresizce saklamaya devam ediyordum çünkü bunu yapmak dışında elimden hiçbir şey gelmeyeceğini biliyordum. "Kim varmış orada?" Alaycı bir şekilde baktı yüzüme. İnatla yalanımı devam ettiriyor olmam onun için alay edilesi bir şeydi belli ki. O sırada ise benim yüzüm sanki çatlaklara ayrılıyordu. Her çatlağın arasından katran karası acı akıyordu.

"Şu haline bir bak, betin benzin atmış. Bu şekilde mi beni inandıracaksın hapishanede birinin olmadığına?" Zorlukla nefes alıyordum. Kesik kesikti. Bir nefesimi tam çekmeden diğeri için çabalıyordum ve nefesimde boğuluyordum. "Yapma." demekle yetindim. Alt dudağım zangır zangır titriyordu. Yapma, yakma beni. Yapma, bırak, bırak beni cehennemine çekme...

"Kardeşin için susacak mısın?" Ağlamaklı bir şekilde ses çıkardım. Yıllarca onu saklamıştık. Herkes onun okuduğunu sanıyordu. Babam ince ince planlamış ve yurt dışında hayatını sürdürüyor gibi göstermişti. Öyle ince hesaplamıştı ki aksi iddia bile edilemiyordu. Onu ziyarete gitmiyor olsam buna ben bile inanabilirdim. "Onu karıştırma bu işe." dedim güçlü tutmaya çalıştığım bir ses tonuyla.

"Çok geç, karıştı bile." Gözlerimi sımsıkı yumdum. "Sen geldin, sen öldürdün; bunun cezasını niye ben ödüyorum?" Hırçınca akan gözyaşımı sildim. "Sadece birkaç ay şu güzel çeneni kapalı tut." Dişlerimi sıktım. "Birkaç ay sonra ne olacak?" Sıkılı çenemden kaynaklı tıslarcasına çıkmıştı sesim. "Polise gidersin ve her şeyi itiraf edersin?" İtici bir şekilde güldüm. "Her şey bu kadar kolay tabii unutmuşum! Bunlar bana demeyecek mi bu vakte kadar sen niye sustun diye?"

Çenesini kaşıdı umursamaz bir şekilde. "Her şeyi benim zorladığımı söylersin. Ben de bunu kabul ederim ve paşa paşa yatarım tamam mı?" Madem korkmuyordu hapishanede yatmaktan o zaman bu tantana niyeydi? "Her delili yok ettik, sen sadece git ve bir şey görmediğine inandır. Çok sürmeden de delil yetersizliğinden kapanır dava. Bu vakit içerisinde de beni çok gerekmedikçe görmeyeceksin ve bu konu kapanacak. Sonra zamanı geldiğinde dilersen yine şikayet edersin."

Sessizliğin içine hapsettim kendimi. Dilim bu adama karşı lâl olmak istedi. Her şey bu kadar kolay olmayacaktı biliyordum. Onunla ortaklaşa nefes aldıkça her şey daha kötü olacaktı. Yalanların, kötülüklerin olduğu o labirentte kaybolacaktık. Ve o labirentte yolumuz hep birbirine çıkacaktı. Bu adam, beni labirentte yok edecekti. Kötülüğe dayanamayıp kendimi bitirecektim. Ben kendimi iyi biliyordum. Bu öldürüşün altında iyi bir sebep olmadığı sürece ben bu adamı affetmeyecektim. Ki zaten bir ölümün ardında ne kadar iyi bir şey çıkabilirdi ki?

Yakamoz Güzeli |Lahza|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin