1. Bölüm ⏳

8.9K 180 67
                                    

Multi: Akça Ayan

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Multi: Akça Ayan

Yorumlarınızı eksik etmeyiniz. İyi okumalar!

Zamanının o kısacık anına takılı kalmıştı hayatım. Hiç tahmin etmediğim bir vakit, hiç tahmin etmediğim bir şeyin içinde bulmuştum kendimi. Bir ana düşmüş ve o an beni ağına hapsetmişti. Çırpındıkça elime yüzüme bulaştırıyordum. Ve bu lahza, belki de benim hayatımın dönüm noktasıydı. O andan itibaren her şey daha kötü olacak ve ben durduramayacaktım.

Her daim olduğu gibi sabahın erken vakitlerinde ayağa dikilmiştim. Zamanının ne kadar kısa olduğunu bizzat test etmiş biri olarak her anıma hızlıca yetişmeye çalışıyordum. Anı yaşamadığımız sürece her şeye geç kalacağımızın bilincinde biriydim. İstemesem de her şeyin kötüsünü yaşayıp bunu benimsemek zorunda kalmıştım. Zaman, avuçlarımdan kum tanesi gibi akıp gitmişti. Giderken de benden bir sürü şey alıp götürmüştü. Ve en kötüsü senden çok değerli şeyler götürüyordu ama sen dur bile diyemiyordun gidenlerin ardından.

En değerli varlığımı yitirince hayatın afili tokatı yüzüme çarpmıştı. Geç kaldığım hayatımı yıllardır düzene sokmaya çalışıyordum bu sebepten ötürü. Yaşayamadığım senelerin acısını çektiriyordum kendime. Bir insanın kendine çektirdiği acının zorluğu daha da büyük oluyordu esasen. Herkes sussa senin yine vicdanın susmuyordu.

Benim yıllardır vicdanım susmuyordu. Uyuyamıyor, hayatımı asla tam olarak yaşayamıyordum.

Kalıp savaşmaya çalışan insan için her şey epey bir güç oluyordu. Ben bu zorluğa göğüs germek için kalbimi yok saymıştım. Duygularımı hapsetmiş ve kendimi böyle cezalandırmıştım. Kimine göre asla bu cezayı hak etmiyordum ama kalbim, bana bu cezayı verirken hiç çekinmemişti. Acı çekmeye müebbet yemiştim. Haklı bir ceza olduğunu düşünüp kabul etmiştim en nihayetinde.

Kapımın iki kere vurulmasının ardından dışarıyı izlemeyi kestim. "Girebilirsin." Sakince odamın kapısı açıldı. Annemin beni kontrol etmesi için arada gönderdiği çalışanımızdı. "Yine erkencisiniz Akça Hanım." Sevecen bir genç kızdı. Bulunduğu her yer pozitifliğinden nasibini alırdı. Yirmilerinin başındaydı, belki de bu sevimli tavırlarının sebebi yaşının getirdiği pozitiflik de olabilirdi. "Öyle oldu biraz. Annem mi gönderdi seni?" Kafasını uysalca salladı. "Bu hafta sizi biraz yorgun görmüş, bu sebepten evi temizlemek için gönderdi."

"Bütün evle tek başına uğraşma sakın. Ayrıca ev temiz, her hafta zaten bu bahaneyle gönderiyor seni." İnceden ortaya attığım ima, onun yüzünde hafif bir gülümsemeye sebep oldu. "Aklı sizde kalıyor, biliyorsunuz." Annemin aklı yıllardır hep bende kalıyordu. Ne zaman ki ayrı bir eve çıktım o günden bu yana bir şekilde aklı bendeydi. Yaşımın onun gözünde bir önemi yoktu. Hâlâ ufak, ona ihtiyaç duyan bir kız çocuğuydum.

"Akşam size ne hazırlamamı istersiniz?" Kafamı iki yana salladım yapmaması için. Kahvemden bir yudum aldıktan sonra, "Bu akşam restoranı bırakamam, misafirler olacak." diyerek reddime açıklık getirmiştim. "Orada kendinizi aç bırakmayın." dedi Zülal. Bu ilgili tavrına gülümsedim. "Merak etme bir şekilde doyururum kendimi. Anneme de iletirsin bunu." Mahcup bir şekilde gülümsedi.

Yakamoz Güzeli |Lahza|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin