6

22.9K 623 316
                                    

İYİ OKUMALAR...

Direnmeme rağmen zorla arabasına bindirdi ve hızla sürücü koltuğuna yerleşip gaza bastı.

'' Bırak beni, ölsem de seninle birlikte olmam ben!'' deyip atlamak için kapıyı açtım ama kapı kilitliydi. Defalarca zorladım ve en sonunda kapıya yumruk atıp ellerimi saçlarımın arasından geçirdim.

'' Senin deli olduğunu bilip öyle bir şey yapacağını tahmin edecek kadar akıllıyım Derin.''

Bir orman yoluna girdiğinde panikleyip, '' N-Neresi burası, neden bu yola girdik?'' dedim.

'' Aşk yuvamızın sevgi ve doğa dolu yolu.'' deyip bana baktı ve gülümsedi. Göz devirip yolun bir an önce bitmesini bekledim. Arabadan iner inmez kaçacaktım. En azından kaçmaya çalışacaktım.

Az sonra bir dağ evinin bahçesine girdiğimizde, her yerin korumalarla dolu olduğunu ve ev ile bahçenin çok sıkı korunduğunu görünce içimden lanet getirdim. Nasıl kaçacaktım? Bir yolunu bulmalıydım, ama nasıl? Gecenin kör karanlığı, elbet bana yardımcı olacaktır.

Arabadan inip benim oturduğum kapının yanına geldi ve kapıyı açıp inmemi bekledi. Yüzüne bakmadan göz devirip arabadan indim ve arkamdan kapıyı kapattıktan sonra yanıma gelmesini beklerken evin dışına göz gezdirdim.

Ev 2 katlıydı ve dışı kahverengiydi. Kapının bulunduğu tarafın tamamı cam duvar ile kaplıydı. Oradan evin içini kısa bir süzdüğümde, şık ve sıcak bir dekoru vardı.

Yanıma geldiğinde birlikte kapıya doğru yürüdük. Kapıyı açıp içeriye girmem için eliyle işaret etti. İçeriye girip arkamı döndüm ve ona baktım. İçeriye girer girmez kapıyı kilitlemesiyle panikledim.

Ben böyle yapacağını tahmin etmemiştim. Kilidi açık bırakacağını, benim de gizlice oradan kaçacağımı düşünmüştüm. Ah be Derin, azıcık beynini çalıştırsan ölür müsün?!

"Ya bak, oturup iki insan gibi konuşalım. Ne sen beni istiyorsun, ne de ben seni. Sırf bir masa için tüm hayatını benimle geçirmeyi inan istemezsin. Çok konuşurum, çok çene çalarım ben. Başının etini yerim. Temizliktir, yemektir yapmam. Sabahtan akşama kadar dırdır ederim başında."

"Seni istemediğimi nereden biliyorsun? Belki seni beğenmişimdir, sevmişimdir. İstediğin kadar konuş, umursamam. Yemeği de, temizliği de hizmetçiler yapacak zaten. Ben karımın elini sıcak sudan soğuk suya koydurtmam. Benden kaçışın yok. Ayrıca, evlendikten sonra ben masanın başına geçince, ne kadar önemli olduğunu anlarsın. Her şey zamanla. Şimdi sadece bana odaklan. Çünkü gece yeni başlıyor."

Üzerime doğru yürüdüğünde arkama bakmadan bir kaç adım attım. Daha sonra arkamı dönüp hızla koştum. Alt katta yer bulamayınca üst lata çıktım ve banyoya girip kapıyı kilitledim. Arkamdan geldiğinde kapının kilitli olduğunu görünce 2 3 sefer kapıya vurdu ve, "Derin aç şu kapıyı, beni delirtme! Yoksa ben açarım!" Diye adeta kükredi.

Kapıdan uzaklaşıp klozetin üzerine oturdum ve parmaklarımı saç diplerimden geçirdim. Boş boş yeri seyrederken ellerimi bacaklarıma götürdüm ve buz gibi olduklarını görünce elimi bacaklarıma sürterek ısıtmaya çalıştım. Evet, gece uzundu ve ben tüm geceyi, hatta daha sonrasını bu adamla geçiremezdim. Nasıl kaçacaktım, inanın hiç bir fikrim yok.

Az sonra sesler kesildiğinde öylece kapıya baktım.2 3 dakika sonra kilit kendi kendine döndü ve kapı açıldı. Kapı sadece içten kilitleniyordu. Bu yüzden Ertuğrul, çakıyla dış taraftan kilidi çevirmişti. Elindeki çakıyla yanıma yaklaştı ve kolumdan tutup beni yatak odasına götürdü.

Dirensem de ona karşı gelemiyordum. Beni yatağa fırlatıp çakıyı, odada bulunan makyaj masasının üzerine koydu. Cam duvarın önüne gidip iki siyah perdeyi birbirine çekti. Yatağın yanına gelip cebinden kredi kartına benzeyen, metalik siyah renginde bir şey çıkardı ve bana doğru dönüp konuştu.

" Bak bu elimdeki ne biliyor musun? Bu bizim kredi kartımız. Bana karşı çıkmazsan, uslu durup sözümü dinlersen, bununla dilediğin şeyleri alabilirsin . Ha, yok eğer çingenelik etmeye devam edersen, bu tatlı kart, hop, acıya döner." Dedi, elindeki şeyle biraz oynayıp bıçağa çevirerek.

" Oyunumuza bununla devam edelim güzellik. Bu bir suikast bıçağı. İnce ama keskin. Zevk verici bir yanı var. Bunu yanımdan ayırmak istemiyorum, seni de. O zaman sizi bir arada neden tutmayayım?" Dedi ve yatağa çıkıp karnıma oturdu.

Geniş askılı elbisenin boşta bıraktığı boynumda ve kürek kemiklerimde bıçağı gezdirdi. Soğuk bıçağı, baskısıyla beraber tenimde hissedince tüylerim diken diken oldu ve nefesim kesildi. Dişlerimi sıkıp, "Lütfen yapma, bana zarar verme. Yalvarıyorum, çek onu üzerimden." Dedim.

Bıçağı biraz daha vücudumda gezdirdikten sonra kapatıp cebine koydu ve boynuma gömülüp dudaklarını boynumda gezdirdi. Derin bir nefes alıp sıkı bir öpücük kondurdu ve geri çekilip sertçe yutkunduktan sonra konuştu.

" Sana travma yaşatmak istemiyorum. Sana tecavüz de etmek istemiyorum. Sen, kendi isteğinle benim ol istiyorum. Ama bakışın, gülüşün, duruşun bile beni kışkırtmaya yetiyor. Beni sevmek için elini çabuk tut. Aksi halde bir gün kendimi kaybedebilirim."

Üzerimden çekilip yataktan indi ve tişörtünü çıkarıp cam duvarın yanında duran sandalyenin üzerine koydu. Olduğum yere çakılmışçasına durmuştum ve onu seyrediyordum. Yatağın diğer tarafına oturup konuştu.

"Yanımda uyuyacaksın. İtirazın olmasın. Dolapta pijama da var, yeni kıyafet de. İstediğini al giy. İster banyoda, ister yanımda. İkinci seçenek daha cazip ama sen bilirsin." Deyip gülümsedi.

Ortamı yumuşatmaya çalıştığı belliydi ama sözleri beni daha da geriyordu. Dolaptan siyah eşofman altı ve siyah bir tişört alıp banyoya gittim. Hızla üzerimi değiştirip elbiselerimi kirli çamaşır sepetine atmak için sepetin kapağını açtığımda aklıma annem geldi. Kim bilir beni ne kadar merak etmiştir? Ya babam, eve dönünce kim bilir hangi işkenceyi uygulayacak bana. Hoş, onun tekmelerine, tokatlarına, küfürlerine alışmıştım çoktan.

Banyodan çıkıp yatağın yanına gittim ve bir yatakta bu soğuğa rağmen yarı çıplak uzanan Ertuğrul' a, bir yatağın boş kısmına baktım. Onun yanında yatmak istemiyordum ama başka çarem yoktu.

"Ben şu koltukta kıvrılıp uyusam olmaz mı, Vallahi çıtım çıkmaz. Mışıl mışıl uyurum." Dedim, koltuğu gösterip.

"Derin, gece gece beni, seni zorla şuraya yatırmakla yorma. Bugün yeterince yorulduk. Gel uyu. Zaten 1 aya kalmaz karım olacaksın. Neyin kezbanlığını yapıyorsun?"

" Kezbanlık değil, istemiyorum diyorum. Seni, seninle evlenmeyi istemiyorum. Evlenmeyeceğim de. Hem, sen neden geldin ki? Hangi cehennemdeydiysen orada kalsaydın ya!''

"Ha sen illa diyorsun ki, yatır becer beni, sonra bırak, ortada kalayım öyle. Ama kusura bakma hanımefendi, ben seni bırakmam. Sen benimsin artık. Ben bir şeye kafayı taktım mı, alana kadar vazgeçmem. Şimdi uzan şuraya, merak etme, evlenene kadar temas yok. Evlendikten sonra söz veremem."

Söyledikleri karşısında önce gözlerimi büyüttüm sonra da gözlerimi kısıp sinirle ona baktım. Göz devirip yatağa girdim ve yorganı üzerime çekip gözlerimi kapattım. Rahat değildim ve bu nedenle uyuyamıyordum. İkimiz de birbirimize sırtımızı dönmüştük. Biraz, siyah perdelerle bakıştıktan sonra dudağımı ısırıp arkamı döndüm ve o da benimle eş zamanda arkasını dönünce göz göze geldik.

Gözleri, çekiştirdiğim alt dudağıma kayınca, dudağımı serbest bırakıp tekrar arkamı döndüm. Kalbim hızla atıyordu. Buna rağmen soğukkanlılıkla uykuya dalmaya çalıştım ve 10 15 dakika sonra başarabildim.

Derin DuygularHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin