2

33K 767 877
                                    

İYİ OKUMALAR...

Odaya girmesiyle beni görüp şaşırması bir oldu. Ani bir hızla elimdeki kar küresini yerine koydum.

''Sen kimsin?''

''Şey, ben odalar tozlanmış, ben de şey yapmak için...''

''Anladım. İşin bitti mi? Duşa gireceğim de.''

''Bu raflar kaldı. Hemen silip çıkıyorum efendim.''

Arkamı dönüp rafları hızlıca silmeye başladım. Son rafı silerken demin elimde oynadığım kar küresini kaldırdım ve gülümseyerek sildim. Gözlerimi alamıyordum. Gerçekten çok güzeldi. Küre camın altındaki demir yer siyahtı. Kürenin içinde simsiyah, parlak bir kulübe vardı. Yanında da bir ağaç. Çam ağacı.

Ertuğrul, kar küresine hayranlıkla baktığımı fark etmiş olmalı ki, ellerini ceplerine koyup yanıma yaklaştı ve ''Ben kar kürelerini çok severim. Gittiğim ülkelerden her zaman bir tane alıp getiririm.''

Başıyla elimdeki küreyi işaret ederek, ''Güzel seçim. Sen de sever misin kar kürelerini?''

Başımı aşağıya eğip kafamı aşağıya doğru iki defa salladım.

''Hmm.'' dedi. Kulağıma eğilip fısıltılı bir ses tonuyla, ''İstersen o elindeki senin olabilir, ha, ne dersin?''

Kulağıma eğilip fısıltılı bir ses tonuyla konuşması etkileyiciydi. İçimin bir hoş olduğunu hissettim ve gözlerimi kapattım. Sorusunu sorduktan sonra kısık bir sesle cevap verdim.

''H-Hayır efendim. Ben silip yerine koyuyordum sadece. İzninizle.'' diyerek önümden çekilmesi için elimdeki kar küresiyle önümü işaret ettim. Kar küresini rafa tam koyacakken elimi tuttu ve ''Rica etmiyorum, emrediyorum. Bu sende kalsın, patronundan ufak bir hediye.''

''Efendim, ailem bunu görürse onlara yapabileceğim mantıklı bir açıklamam yok. Kızarlar, çok kızarlar. Lütfen ısrar etmeyin.''

''Peki. 10 dakikaya duştan çıkmış olurum. Bana bir kahve yaparsın. Salona geçince içerim.''

''Emredersiniz efendim.'' deyip elimdeki küreyi rafa koydum ve kova ile bezleri alıp odadan çıktım.

Hızla aşağıya inip mutfağa girdim. Annem çamaşırları ütülemek için ütü odasındaydı. Ertuğrul' un yanında zor tuttuğum çenemi kendi kendime söylenerek açtım.

''Rici itmiyirim, imridiyirimmuş. Hıh. Annemle babam o küreyi kafamda kırsaydılar beni gömmek için tabut ararken de emredersin, pabucumun patronu!''

Söylenip, içimi rahatlattıktan sonra cezveyi aradım. Bulamayınca annemin yanına, ütü odasına gittim.

''Anne, Ertuğrul Bey kahve istiyor ama cezveyi hiç bir yerde bulamıyorum.''

''Cezve dolabı tezgahın üstündeki en soldaki dolap. En küçük cezveyi al. Ama ondan önce git en üst kata, herkesin odasının banyosunda kirli çamaşır sepeti var. İçindeki kirli çamaşırları şuradaki sepete koy. Yarına hazır olmaları lazım, haydi!''

''Ama anne Ert...''

''Bak hala konuşuyor. Keseceğim o dilini eninde sonunda. Sana, burada ağzın laf yapmasın demiştim. Kes vıt vıtı, git getir elbiseleri!''

''Ann...''

''Tek kelime daha edersen ayağımın altına alırım seni, beni deli etme!''

Derin DuygularHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin