9

20.3K 554 307
                                    

İYİ OKUMALAR...

'' Benimsin. İstesen de, istemesen de.''

Elimdeki kelepçeler, korkumu kat ve kat daha fazla arttırıyordu. Nefesim kesiliyor, her zerremde ağzından son çıkan kelimeleri hissediyordum.

Ben onun olamazdım. O bana dokunamazdı. Ama şimdi, şimdi tüm bedenim onun huzuruna serilmişti. Elim kolum bağlı bir şekilde, karşısında savunmasız halde duruyordum.

Ne yapacağımı, nasıl kurtulacağımı bilmiyordum.

Hala, sanki kurtulabilecekmişim gibi kıpırdanıyordum. Sıcak nefesi, yüzümde köz misali kavrulurken, onun tam aksine, yeller estiren nefesimi dengeleyemiyordum. Kalbim yerinden çıkacakmışçasına atarken, hızlı soluklar yerine, kısa ve yavaş soluklar alıp vererek direniyordum.

Birden dudaklarıma kapandığında zor bela alıp verdiğim nefeslerimi hızlandırıp dudaklarımı kıpırdattım. Alt dudağımı hunharca emerken, kafamı sağa sola götürmeye çalışarak ona engel olmaya çalışıyordum. İşini zorlaştırdığımı fark edince elleriyle kafamı tutup sabitledi ve alt dudağımı çekiştirmeye devam etti.

Çaresizce alt dudağımı serbest bırakmasını bekledim. Zaten başka bir şeyi istesem de yapamazdım.

Bedenim onu istiyor ama ruhum, onu arzulayan bedenimden bir an önce uzaklaşmayı umuyordu.

Dudağımı çekiştirerek bıraktı ve üzerimden kalktı. Yatağın yan tarafında duran komodinin üst çekmecesini açtı ve içinden bir şırınga ve bir flakon çıkardı. Flakonun içindeki ilacın hepsini şırınganın içine çekip şırıngayı dik tutarak içindeki havayı boşalttı. İlaçtan bir kaç damla iğnenin ucundan fışkırınca, şırınganın içindeki boş havanın tümüyle çıktığından emin oldu ve şırıngayı bir elinde tutup bana yaklaştı.

İki yandan yukarıda bağlı ellerimden birini kelepçeden ayırıp sertçe aşağıya indirdi.

'' Bırak, istemiyorum, yapma, bırak beni, bırak!'' diye bağırarak direnmeme rağmen beni umursamadan elindeki şırınganın iğnesini, sıkıca tuttuğu için hareket ettiremediğim koluma batırdı.

***

Kan ter içinde uyandım. Kalbim yerinden çıkacakmışçasına atıyordu. Ertuğrul, başımda tedirgin bir şekilde terimi silerek, '' Derin, uyan yine kabus görüyorsun. İyi misin? Derin, uyan haydi, bir şey yok.'' diye beni uyandırmaya çalışıyordu. Doğrulup elimi inip çıkan göğsüme koydum. Elim doğruca tenime değdiğinde çıplak olduğumu anladım ve kafamı elimi koyduğum yere çevirdim. Sonra da dönüp Ertuğrul' a baktım. İkimizin de üzerinde sadece külot vardı.

Ben az önce rüya mı gördüm, yoksa tüm bunlar geçek miydi?

'' Biz neden çıplağız?!'' dedim, telaşla.

'' Sen onu bunu boşver. Kabus mu gördün? Ne gördün?''

'' Ya sen soruma cevap ver. Biz neden bu haldeyiz? Sen bana ilaç verdin. Nerede şırınga, ha?!'' dedim, etrafıma bakarak.

Elleriyle başımı tutarak etrafa bakmamı engelledi ve göz göze gelmemizi sağlayarak, '' Ne şırıngası, sen neden bahsediyorsun?'' dedi.

Demek ki gördüğüm her şey bir rüyadan ibaretti.

Kabustan ibaretti.

Kabustu.

Korkunç bir kabus.

'' Arabada tatlı bir konuşma yapıyorduk. Sonra sen kafanı cama dayadın. Biraz dışarıyı seyrettikten sonra uyuya kaldın. Hepsi bu.''

Derin DuygularHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin