18

12K 320 226
                                    

İYİ OKUMALAR...

Söylediği sözle gözlerimi kocaman açıp, ''H-Hayır, asla olmaz. O işi unut.'' dedim.

''Ama masa-''

''Masa felan umrumda değil. Sözleşmeyi hatırla, iki taraf da isterse, ancak çocuk yapılabilir. Maddeleri sen belirledin, uyacaksın.''

Söylediğim sözler karşısında kolumu, beni incitmeyecek şekilde tutup dişlerinin arasından konuştu.

''Bak Derin, madem bu boka maydanoz oldun, cefasını da çekeceksin. Senin yüzünden böyle oldu, katlanacaksın. Şimdi, 10 dakika sonra odamıza gireceğim. Hazır bir şekilde orada beni beklemezsen, seni kendime kelepçelerim.''

Kelepçe lafını duyduğumda tekrar krize girmemek için hayal etmemeye çalıştım. Bu sırada gözlerimi sıkıca kapatıp dişlerimi sıkıyordum. Hayal etmek istemesem de düşüncesi bile yetiyordu.

Kolumu bıraktıktan sonra içeriye girdi. Ben de çaresiz, yatak odasına yöneldim. Yatak odasındaki banyoya girip ılık bir duş alıp temizlendim ve istenmeyen tüylerimden kurtuldum. Daha sonra vücuduma bir havlu sarıp duştan çıktım. Aynanın karşısına geçip aynada oluşan buğuyu elimle temizledim ve yüzüme baktım.

Ertuğrul' un da dediği gibi, eğer durduk yere burnumu sokmasaydım, bunlar başıma gelmeyecekti. Neden üniversite okumak istediğimi Ertuğrul' a söyleyip, çok istediğim mimarlık fakültesini kazanmak için çalışıp, hayallerimi gerçekleştirmiş bir şekilde hayatıma devam etmek yerine; gidip ne idüğü belirsiz bir avuç mafya bozuntusunun bataklığına dahil oldum ki?

Mecburdum. Yapmak zorundaydım. Hem, canımdan bir parça dünyaya getireceğim, her ne kadar bir parçası Ertuğrul' un olsa da.

Yaşaran gözlerimi defalarca kırparak kurumasını sağladım ve kenarda, bir aparatta asılı duran saç kurutma makinesini fişe takıp saçlarımı kuruttum ve bir yandan da taradım.

Banyodan çıkıp dolaba yöneldim ve kırmızı bir gecelik ve takımı olan külotu, üzerimdeki havluyla vücudumu kuruttuktan sonra giyindim. Yatağın ayak kısmının önünde ayakta durarak Ertuğrul' un gelmesini bekledim.

Bu gece, her şeyimden vazgeçmiştim, bir her şeyimin olması için.

Bugün kendimden vazgeçmiştim, kendimden bir parça olması için.

Kapının kulpü çevrildi ve Ertuğrul içeri girdi. Tişörtünü çıkarmış, üzerinde yalnızca eşofman altı vardı. Sertçe yutkunup dimdik suratına baktım. Vücudum dik, gözlerim bana ihanet edermişçesine korkulu bakıyordu onun suretine. Durdu, beni gözleriyle süzdü. Daha sonra gözlerimin içine baktı. Gözlerimi kaçırdım. Gözlerimi kaçırmak yetmiyordu oysa ki. Kaçamıyordum ondan. Kaçmak da istemiyordum. Korkuyordum, ondan değil, ona aşık olmaktan. Neden? İşte onu ben de bilmiyordum.

Gözlerim, birden Ertuğrul' un arkasında beliren, eli yüzü kanlar içinde olan teyzeme takıldı. Öldürüldüğü gün giydiği elbise, elbisenin üzerinde kanlar, saçı başı dağınık ve kanlar içinde, boğazındaki devasa kesikler... Tıpkı o gündeymişim gibi hissettim. Korkmamıştım. Vücudum adeta buz kesmişti. Korkudan değil, şaşkınlıktan.

Kenarda, öylece ayakta duruyordu. Duruyordu ve bana bakıyordu. Ertuğrul burnumun dibine kadar girip ellerini bel oyuntularıma yerleştirdi, burnunu yanağıma sürterek konuştu.

''Güzelim, bu geceyi bir mecburiyet olarak düşünme. Geceden zevk al, tadını çıkar. Sonuçta yanlış bir şey yapmıyoruz. Rahatla.'' dedi ve yanağıma küçük bir buse kondurdu. Geri çekildiğinde göz kadrajıma yine teyzem görünmüştü. Hala oradaydı. Gitmemişti. Gözümü ondan kaçırıp Ertuğrul' a bakarak kafamı olumlu anlamda iki kez salladım.

Derin DuygularHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin