48

3.2K 127 308
                                    

Bu bölüm iki Derin Duygular bölümü uzunluğunda oldu. Lütfen emeğimi göz önünde bulundurup bölümü okuduktan sonra satır aralarını yorumlarınızla doldurmak üzere tekrar bölüm başına dönün. <3

İYİ OKUMALAR...

🔮

"Sözümü tuttum."

Hızla kafamı topraktan kaldırıp koskocaman açılan gözlerimle önce dimdik önüme, daha sonra hızlıca arkama döndüm. Karşımda siyah tişört, siyah kot pantolon ve siyah bir şapka takan Ertuğrul'u kanlı canlı görünce nutkum tutulmuştu. Çene kaslarımı ağırtacak derecede açılan ağzımı kapatamıyor, çok hızlı ve sert attığı için durabileceğini düşündüğüm kalbime engel olamıyordum. Bedenim ruhumla aynı tepkileri gösteriyordu. Ama ben sadece karşımda sapasağlam duran Ertuğrul'a odaklanmıştım.

Olduğum yerde kaskatı kesilmiş, kıpırdayamıyordum. Biraz sonra kendimi zorlayıp hızla ayağı kalktım ve koşarak Ertuğrul' un boynuna sarıldım. Acıyla inlediğinde geri çekilip merminin değdiği yeri hatırladım ve oraya baskı uygulamadan tekrar Ertuğrul' a sarıldım.

Konuşamıyordum. Dilim tutulmuştu. Titrek nefesimi sesli bir şekilde dışarı verdim ve Ertuğrul' un boynuna sanki hiç öpmemiş, sanki hiç koklamamış gibi kokusunu içime çekerek derin bir öpücük bıraktım.

Ertuğrul saçlarımı kokluyor, öpüyor, iri elleriyle sırtımı sıvazlıyordu. Dayanamayıp sesli bir şekilde ağlamıştım. Ağlarken burnumu omzuna gömüp minik öpücükler konduruyordum tişörtünün üstüne.

Geri çekilip yüzünü ellerimin arasına aldım. Tam o anda gözlerimin içine bakan safirlerinin kenarından bir damla baş parmağımın üzerine düştü ve usulca aşağıya doğru kaydı. Titreyen sesimle sessizce, "Ama nasıl olur? Sen, sen kucağımda-" Sözümü kesip, "Her şeyi anlatacağım Derin'im, her şeyi." Dedi ve avucumun içini öptü. Bir anda içimden gelen şeyi yaptım ve yaklaşıp dudağının kenarına sıkı bir öpücük kondurdum. Tam geri çekilecektim ki bir elini enseme koyup kafamı kendine bastırdı ve dudaklarımız sertçe birbirleriyle buluştu. Dudaklarım dudaklarını hasretle sarıyor, öpücüklerim naifçe özlemlerini gideriyordu. Onun dudakları ise tam aksine dudaklarımı sertçe kapıyor, çekiştirip bırakıyordu ve bunu defalarca kez tekrarlıyordu.

Kısa bir öpüşmenin ardından geri çekilip akan burnumu çektim ve "Bunca mezarın önünde günah." dedim. Gözlerini aşağı dikmiş, sert bir nefes vererek gülümsedi. Daha sonra elini aşağı indirip elimle buluşturdu ve sımsıkı tutup, "Gel hadi." Dedi, yürüyerek. Hiç soru sormadan gülümseyerek peşinden gittim. Mezarlığın diğer çıkışında duran arabasına yöneldik. O sürücü koltuğuna, ben de ön yolcu koltuğuna kuruldum ve Ertuğrul' un arabayı çalıştırmasıyla birlikte yola koyulduk.

"Nereye gidiyoruz?"

"Önce biraz seninle, daha sonra da o Ali itiyle vakit geçireceğim."

Biraz yol aldıktan sonra elimi onun vitesi tutan eline koydum ve parmaklarımla tırnaklarına dokunup, ''Sen gerçeksin, teyzem gibi değilsin. Sana dokununca seni hissedebiliyorum. Bu bir rüya değil, bunu biliyorum.'' Gözlerimi kapatıp, ''Allah' ım, ne olur rüya olmasın.'' dedim.

''Değilim güzelim, ben rüya değilim. Her zerrem gerçek ve ait olduğum yerde, senin yanındayım.'' dedi, elimi tutup yola bakarak öptü.

Bir kır lokantasının önünde durduğumuzda arabadan inip etrafa bakındım. Oldukça tatlı bir ortamı ve hoş bir havası vardı. Ertuğrul yanıma gelip elimi tuttu ve gülümsedi. Ona karşılık verip gülümsedim ve tuttuğu elimle onun elini sımsıkı tutarak birlikte içeri girdik.

Derin DuygularHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin