40

2.5K 122 112
                                    

İYİ OKUMALAR...

🔮

YAZARIN ANLATIMIYLA:

Ertuğrul' un yanından ayrılan adamlar doğruca Bozo' nun yanına gittiler. Yaklaşık yarım saatin ardından depoya vardıklarında, içlerinden biri koşarak Bozo' nun yanına gitti ve ''Abi, Ertu-Ertuğrul Abi' yi aldılar.'' diye nefes nefese konuştu.

''Ne? Kim aldı? Doğru düzgün anlatsana şunu!'' diye bağırdı Bozo.

''Ali' nin adamları. Bu şerefsizin verdiği adres tuzakmış. Bizi saldılar, Ertuğrul Abi' yi aldılar.''

Bozo, ''Ulan şerefsiz.'' diyerek sandalyede bağlı duran adamı tanınmayacak hale gelene kadar dövdü. 15 dakikanın ardından silahını çıkardı ve adamın kafasına bir el ateş etti. Daha sonra adamları alıp depodan ayrıldı.

DERİN' İN ANLATIMIYLA:

Ağır göz kapaklarımı güçlükle aralayıp en sonunda açmıştım. Başım çok fena ağrıyordu. Elimi ağrıyan yere götürdüğümde pansuman yapıldığını fark ettim. Alnımın sol üst kısmında, ufak bir pansumandı. Doğrulup etrafıma baktığımda hiç bilmediğim bir odada, kimin olduğunu bilmediğim bir yataktaydım. Şükür ki üzerimde hala aynı kıyafetlerim vardı. Yataktan kalkıp kapıya doğru yürüdüm ve kapıyı açmaya çalıştım. Kapının kilitli olduğunu fark ettiğimde bağırarak, ''Kimsiniz siz? Beni neden kaçırdınız? Açın şu kapıyı!'' dedim. Kısa süre sonra kilit sesi duyduğumda geriye doğru birkaç adım attım ve içeriye girecek kişi bekledim.

Gene Salih' ti. Ali' nin bir numaralı adamı Salih. Üzerime doğru yürüdüğünde onunla beraber geriye doğru yürüdüm. Elleri cebinde, rahatlığından ödün vermeden üzerime gelmeye devam ediyordu. Sırtım duvara yapıştığında olduğum yerde kalakalmıştım. Salih, bir elini cebinden çıkarıp yanağımda gezdirmeye çalıştığında ona izin vermeden kafamı yana çevirdim.

''Ali uyanana kadar seninle biraz eğlenelim mi? Ha, ne dersin?''

Kulağıma fısıldadığı sözcüklerle gözlerimi büyüttüm ve aniden Salih' in yüzüne sertçe bir tokat yerleştirdim. Attığım tokadın etkisiyle yana doğru gerindi. O gün sofrada bana nasıl baktığından anlamıştım Salih' in ne mal olduğunu. Bana dokunmasına asla ama asla izin veremezdim.

''Yardım ediiin!''

Avazım çıktığı kadar bağırmıştım.

1 kere. 3 kere. 5 kere.

Boğazım yırtılana dek bağırmıştım ve Salih' in beni durdurup ağzımı kapatmaya çalıştığı için çırpınıyordum. O bana dokunmamalıydı. Bunu bana yapamazdı. Kendimi ondan kurtarmalıydım.

ERTUĞRUL' UN ANLATIMIYLA:

Uyandığımda burnuma gelen yoğun rutubet kokusuyla yüzümü buruşturdum. Yüzümü buruşturduğum anda alnımın sol tarafında sızı hissettim. Şu şerefsizin vurduğu yer acıyordu. Ellerin arkamda bağlanmış, ayaklarım bağlı bir şekilde diz çökmüş vaziyetteydim.

''Uykucu baykuşumuz uyandı demek.''

Bu ses o çelimsize aitti. Kapıdan içeri elleri cebinde, pişkinlikle sırıtarak girmişti. Tam karşımda durup ellerini diz kapaklarına koyarak eğildi ve ''Rahat uyudun mu bebeğim?'' diye sordu. Aniden yüzüne tükürmemle gözlerini kapattı.

''Senin ben amına koyacağım çelimsiz, bekle beni sen.'' Biraz daha vurgulayarak, ''Sen beni bekle!'' dedim. Gözlerini açtıktan sonra yüzüme geçirdiği yumruğun etkisiyle kafam yana çevrildi. Attığı kendi gibi çelimsiz olan yumruğun etkisi tıpkı bir plastik topun yüzüme değmesi gibiydi. Ne eksikti, ne fazla.

Derin DuygularHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin