37

3.5K 138 135
                                    


İYİ OKUMALAR...

🔮

''...O şerefsiz sana bir şey yaptı mı?''

''Hayır, yapmadı. İstemedi. Ama isteseydi, yapabilirdi. Yapmaya kalkıştı. Elimde bıçak olduğu için onu durdurabildim. Eğer o bıçak elimde olmasaydı Ertuğrul, olmasaydı...''

Cümlemi tamamlayamadan çenem titremeye başlamıştı bile. Ertuğrul bunu fark etmiş olmalı ki, kollarını bana sarıp bir eliyle saçlarımı okşayarak, ''Şşh, tamam, geçti güzelim. Bak, artık ben buradayım. O sana hiçbir şey yapamaz.'' diye teselli etti. Ellerimi onun beline sarıp sımsıkı tutundum ve onu kendime bastırdım. Şu an ondan başka kimsem yoktu. Hoş, bir ailem vardı ama yok sayılırlardı.

Az sonra Bozo yanımıza geldi. ''Abi, çıkalım mı?'' diye sordu ayakta dururken. Ertuğrul, ''Haydi gidelim.'' diyerek ayağa kalktığında onu, kolunu tutarak durdurdum. ''Nereye?'' diye sordum, korku ve telaşlı bir ses tonu eşliğinde.

''Gidip Ali' ye bakacağız. Gebermiş mi diye. Ondan sonra da işlerini çökerteceğiz, yani şimdilik bir kısmını.''

''Hayır, sen gitme. Bozolar gidip baksınlar, ne iş varsa halledip gelsinler.''

''Ama Derin-''

''Ya gitme.'' dedim, çaresiz ve korkuyor olmam, gözyaşlarımın akmasını tetiklemişti ve gözümden akan damlalar, yanağımdaki konumlarına yerleşmişlerdi. Ertuğrul ile Bozo birbirlerine baktılar, Bozo sessizce, ''Tamam abi ben hallederim.'' dedi. Ertuğrul, Bozo' yu kafasıyla onayladıktan sonra Bozo eşyalarını alıp evden çıktı.

Ertuğrul tekrar koltuğa oturduğunda başımı onun dizine koydum ve gözlerimi kapattım. Ertuğrul bir elini koltuğa yaslamış, diğer eliyle de saçımı okşuyordu. Gözümden inen damla, onun pantolonuyla buluşup ıslatırken, dolan burnumu çektim. Çıkan hışırtılı ses sonucu Ertuğrul ağladığımı fark etti ve ''Sen ağlıyor musun?'' diye sordu, öne doğru eğilip yüzüme bakarken. Kafamı kaldırıp yüzüne baktım ve ''Ertuğrul biz daha ne kadar böyle yaşayacağız? Ya, böyle hayat mı geçer?'' dedim, doğrulurken.

Baş parmaklarıyla yanaklarıma akan gözyaşlarımı silip gözlerime baktı. Yüzlerimizin arasındaki yakın mesafeden faydalanıp safirlerinde ufak bir gezintiye çıktım ve kayboldum. Gözlerinin mavi hareleri o kadar güzeldi ki, safirden eşsizdi.

''İnan bana, her şey o kadar güzel olacak ki, bugünleri asla hatırlamayacağız bile. Sadece bana güven,'' Ellerimi ellerinin arasına aldı, '' ve ne olursa olsun elimi bırakma. Ben sana bağlandım, artık üstünde değil 3 defa, bin 3 defa bile Nasr Süresi okunsa o bağ çözülmez.''

''Tövbe de Ertuğrul, çarpılacağız şimdi, haşa.'' dedim gülünç bir sesle.'' Ertuğrul da gülerek, ''Tövbe.'' dedi. Burnumu çekip göz yaşlarımı sildim ve sırtımı koltuğa yasladım.

''Evet, anlat bakalım. Onlar hakkında neler öğrendin?''

Kurumuş boğazımı temizleyip söze başladım.

''Ali' nin bir adamı var, Salih. Tıpkı Bozo gibi, Ali' nin işi olduğunda veya güvenecek birine ihtiyacı olduğunda Ali hep Salih' in kapısını çalar. Anlayacağın Salih, Ali' nin sağ kolu gibi bir şey. Demem o ki, Ali' nin hastanede olup olmaması bizim için pek bir şey ifade etmiyor. Biz, Salih' e karşı da siper almalıyız. Salih de en az Ali kadar tehlikeli.''

''İkisin de tehlikesini si-''

''Ertuğrul bitirmedim.''

''Devam et güzelim. Özür dilerim, kendimi tutamadım.''

Derin DuygularHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin