"NEKTA ?"

88 23 25
                                    


Aradan iki gün geçmesine rağmen Dalanı sadece bir kere görebilmiştim. Öfke nöbetleri durulmaksızın günden güne daha fazla artıyordu. Hatta dün konuşmak için yanına gittiğim sırada bağırma ve yumruklama seslerini koridorda işitmiştim. Yardım etmek için kapnın önüne koştuğumda revir kapısının önünde bekleyen kişiler görevlilerim ilgilendiği içeriye başka kişilerin de girmesini kesin bir dille ikaz etmişti. Ne kadar konuşsam da hiçbir şeye faydası olmamış ve  günden sonra kardeşimin koridora yankılanan bağrış sesleri hariç hiçbir şeyine şahit olmamıştım. Ta ki dün geceye kadar. Mai'ye yemek almak için geç saate merdivenlerden indiğim sırada binada yankılanan Dalan'ın sesini duydum. Korkuya kapılmıştım. Hızlı adımlara revir kapısının o taraf yöneldiğimde aşağıya inen üzeri kan olan kişi korkuyla bana ters yönde merdivenleri niyordu. Bunu Dalan yapmış olamaz diye kendimi ikna etmeye çalışırken koridorun köşesinden Dalan'ın odasını izledim. Mum ışığının ayndınlattığı o loş ışıkta bile kapısının önünde oluklaşan kanı görebiliyordum. Nutkum tutulmuşcasına gerildim. Dalan'a bir şey mi oldu düşüncesiyle atılacakken Dalan'ın keskin bağırış sesini duydum. Bütün bu işler kardeşimin suçuydu. Kan, korkutma... Görevlileri ve o bağırışları duyduktan sonra hayal kırıklığı ve üzüntüyle odama gittim. Kardeşimi güvende tutmak isterken şimdi de başkalarını güvende tutmak istiyordum kardeşimin bu yaptıklarını görünce. İçime çöken karamsarlığı ne kadar atmak istesem de olmuyordu. Odada geçen üçüncü günün sabahında da kulaklarımda uğuldayan bağırış sesleri ve o adamın kanlı kıyafetleri gözümün önünden gitmiyordu. Kendimi delirecek gibi hissediyordum. Çare bulmak içince kendimi kütühanede bulunan kitaplara adamayı düşündü. Bilgi bana en büyük yardımı sağlayacaktı. Belki Dalan'ın neden gerçekte böyle davrandığını o zaman çözebilirdim.

Yatağın içinde sağa sola dönüp uyumaya çalışsam da uykum kaçmıştı.Güneş bugün yüzünü bulutların ardından gösterse de yakın zamanda havanın sertleşeceğini biliyordum. Pes ederek saate baktım. Sabahın sekiziydi. Yapacak bir işi olmayan birine göre bu saat fazla erkendi. Ama yanımda midesi guruldayan ufak bir yavru için acıkma saati geçmişti bile. Mai'yi rahatsız etmeden yataktan kalkarak banyoya gittim.Elimi, yüzümü yıkayark döndüm. Üzerime beyaz tişört altıma gri bir etek geçirerek  aynanın karşısında saçlarımı düzelttim. Sıradan ve öensiz duruyordum. Tam da istediğim dikkat çekmeyecek şekildeydim şimdi yemekhaneye inip yavrunun guruldayan minik midesi için bir şeyler alabilirdim.

Ayakkabılarımı da giyip kendimi koridora attığımda yeni uyanmış şiş gözlerle bibrine laf anlatan öğrencileri gördüm. Bir kaçının üzerinde özel giysileri vsrken bir kaçı da benim gibi etek, pantolon vetişört  giymişyi.Başım öne eğik kimseye görünmeden aşağıya indim. Kimsenin beni fark etmesini istemiyordum çünkü  her gören,  kardeşim hakkında yanındakilerle bir şeyler fısıldamadan kendini alamıyordu.

Hızla merdivenlerden indiğimde son basamkta yemekhaneye göz attım. Herkes sıralanmış ve masalar insan dolmuştu. Bugün de iki gündür yaptığım gibi odada Mai ile yiyecektim. Sıraya girerek balık ve meyvelerden aldığım sırada arkamdan tanıdık bir ses kulağıma gelmişti.

"Nasılsın Luna !" Soren elinde tuttuğu kahvaltı tepsisiyle gülümsüyordu.

"İyiyim, sen." gülümsemeye çalışarak kese kağıdında ki meyveleri ve içinde balık olan tabağı sıkıca kavradım.

"Bu Mai için mi?" balığı işaret etti.

"Evet." fısıltıyla cevap vermiştim. Burada yasaktı,  benim minik yavrumun olduğunu başka kimsenin öğrenmesini  istemezdim.

"Sana bir şey soracaktım." bakışlarını etrafta gezdirerek bana döndü. "Nektayı gördün mü?"

"Üç gündür görmedim." kaşlarım hafiften çatıldı. Yine bir işler ters gidiyordu sanki." Neden sordun?"

KISTASHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin