Dünden beri bu koyu renkli odanın içinde hapsolmuşçasına dolanıyordum. Odada yatağın yerini , mumların, komodinin yerini değiştirmiştim. Bunları yapsam da bu boğucu odada sıkılmama engel olamamıştım.
Şimididen bile buradan sıkılmıştım, bir ömür burada nasıl kalacaktım ki?Dalan da kavgadan beri yanıma hiç gelmemişti .Nasıl hissediyordu bilmiyordum. Söyledikleri ve söylediklerim ikimiz içinde ağır olduğunu söleyebilirdim ama .İçime çöken kırgınlıkla pencereden dışarı baktım. Kasvetli soğuk rüzgarlarıyla ağaçların yapraklarını zedeliyordu.Tek sevdiğim şey olan çardakta oturmak da bu sürükleyici rüzgarda imkansızdı. Ve yağmur da insanın canını acıtacak şekilde sert yağıyordu. Yapacak, kendimi eğlendirecek çardakta oturmaktan başka da aktivitem yoktu. Başka ne yapacaktım ki üç gündür kaldığım bu odada.
Pencereden dışarıda ki yağmur ve fırtınanın kavgasını izlediğim hava da bir anda midem de ki ağrıyla alt dudağımı ısırdım. Açlıktan mı yoksa başka bir şey miydi anlamadan bedenime yayılmıştı. Elimi karnıma götürerek bir kaç metre geride duran koltuğa oturdum. Uyandığımdan beri bir şey yememiştim muhtemelen bu yüzdendi. Acı tekrar bedenimi sıkıştırmaya başlayınca boş mideme bir şeyler koymayı aklımdan geçirdim. Böyle bir mide ağrısı açıktan olabilir miydi?. Bakışlarımı komodin üzerindeki saate çevirdim. Saat öğlen üçe geliyordu. Ben uyandığımda ise gün daha yeni ağarıyordu. Yani uzun zamandır açtım. Sanki bıçağın ucu kızdırılmış da acıyı arttırmak için aynı yere sürekli batırıp çıkartıyorlardı. Aşağıya inip bir şeyler yemek istesem de aşağıda öğrenci olmasını göze alamıyordum. Ama bir taraftan da saatin üç olmasından dolayı yemekhanede öğrenci olacağını düşünmüyordum. Kafam karışıktı. Midemden bedenime vuran acıyla öne doğru eğildim. Acı bir öncekinden daha gayretli geliyordu. Bir şeyler yemeliydim acilen yoksa bu acı beni bayıltana kadar devam edecek gibi duruyordu.
Usul adımlarla oturduğum yerden kalkarak gardırobun üzerinde yapıştırılmış aynanın önüne geçtim. Acıdan iki büklüm olmuş halim beni üzse de yüzüme saçma bir gülümsememi takındım. Acınacak halde durmamı düzeltmesi için. Bunun haricinde taramış siyah saçlar temizlenmiş fakat geçmeyen morluklarla beyaz bir ten duruyordu. Üzerime giydiğim siyah pantolon ve kahverengi polar ile de bunu kapatmaya çalışmıştım. Kimsenin bu morluklarla dolu olduğum hali bilmesini de istemiyordum. Uzakta aynadan son kez kendimi süzerken kapı tıklandı.
Refleksle "Gel" diyerek kafamı kapıya çevirdim.
Üzerinde beyaz önlüklü soluk tenli bir kadın yavaşça açtığı kapının ardından bana bakıyordu. Yorgun bakışları ve kamburlaşmış beliyle zamanın onu yorduğu fark ediliyordu.
"Kirli kıyafetlerini almaya geldim kızım!" naif ses tonuyla ayna karşısında ki bedenimi süzdü.
"Tamam bayan. İki dakika bekleyin!" yavaşça kafamla onaylayarak yatağımın yanına ilerledim.
Ne kadar odada ki eşyaların yerini değiştirsem de duş aldıktan sonra kirli kıyafetlerimi yatağın etrafına fırlatmıştım. Sağa ve sola saçılan kirli kıyafetlerimi koltuğun üzerine yığınlayarak koyduktan sonra çarşaf ve yastığı da sökerken yatağın altında ayağıma takılan bir şey oldu. Eğilip baktığımda siyah bir kutu duruyordu. Hatırladığım kadarıyla geçen gün birisi bırakmıştı ama simasını pek çıkartamamıştım şimdi. Çarşafı öylece bırakarak canımı yakmadan eğilerek kutuyu aldım ve komodinin üzerine bıraktım. Bir çırpıda çarşafı ve yastık örtüsünü çıkarak diğer kirlilerle beraber bayana vererek kapıyı arkasından kapadım. Kutunun içindekini merak etmiştim. Hızlı adımlar yatağın üzerine oturarak kutuyu kucağıma aldım. Simsiyah olan kutunun üzerinde hiç bir not yoktu. Hızlanan nabzımla kutuyu açtım. Bir not defteri , bir parfüm ve kalem vardı. Önce dışı süslenmiş beyaz cam şişede içinde pembeliği gözüken parfümü çıkardım. Üzerime bir kaç kez bocaladıktan sonra kokusunu net şekilde hissedebilmiştim. Bahar çiçekleriyle karışık bir esansın kokusu gerçekten çok güzeldi. Bahar çiçeklerini andırıyordu. İçime iyice kokuyu çekerken gülümsedim. Bu koku beni iyi hissettirmişti. Bir kaç dakika kokuyla aşk yaşarken aklıma kutu içindeki diğer şeyler geldi. Avuç içi kadar büyüklükte sarı sayfalı not defterini çıkararak baktım. Sayfaları bomboştu. Ne kadar içinden özür notu beklesem de bomboş bir not defteriydi. Bir diğer olan siyah ama üzerinde simli gri yıldız desenli bir kurşun kaleme benzer bir kalem vardı. Muhtemelen bu odada sıkıldığımdan dolayı resim yapmam için konulmuştu. Bu Dalanın işiydi kesin. Affetmem için bana göndermişti. Onu şimdi bulmalıydım.Yüzüme yayılan sıcak gülümsemeyle kardeşime teşekkür etmek için odadan çıktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KISTAS
FantasyHafızası silinmiş şekilde bilmediği bir yerde uyanan kız ve kardeşi bu olayın peşine düşmek isterler ama her şey bir gece tepe taklak olur. Birinin sırrı onların farklı bir yol izlemesine ve güçlerinin farkına varmasına yardımcı olacaktır. Fantastik...