"PARILTI VE MAĞARA"

138 52 45
                                    


Banyodan bornozumla çıktığım sırada kapı tıklandı. Gel diyerek kafamda ki havluyla saçlarımı kurulamak için açmıştım.

"Hazır mısın Luna?" yüzünde huzursuzlanan bir ifade olduğu ortadaydı. Yarı aralık kapıdaki ifadesi yüzünde devam etti.

"Üzerimi giyinip iniyorum aşağı." yatağın yanında ki komodinden tarak alarak aynanın karşısına geçtiğim sırada Nekta beni süzmeye devam ediyordu. "Bir şey mi var?"  kapı önünde,  beni izlemesi  sinirimi bozdu.

"H..hayır. Yeterince uykunu aldın mı diyecektim çünkü sadece bir kaç saat önce odamdan ayrıldın ve dinç gözüküyorsun." 

Omuz silkerek saçlarımı taramaya devam ettim.  Odasından ayrıldıktan beri  kütüphanede bilinen   mağara ve efsanelerini delice araştırıp durmuştum ve bir kaç kitapta bu mağara hakkındaki  efsaneleri aklıma kazımıştım. 

"Uyumadın değil mi?" içinden verdiği nefesle dudaklarını salladı.

"Hayır." kestirip atarken bir yandan da dolaptan kendime giyilecek şeyler seçiyordum. Bana dediği halde kendisi de esneyen haline göre gayet uykusunu almış  gözüküyordu.


"Çanta falan almana gerek yok, her şeyi ben hazırladım."  tedirgince ofladı. "Sen gitme konusunda eminsin değil mi?"


"Evet,  izin ver hazırlanayım yoksa gün doğarken bile burada olacağım." sesimi yükselttim.  Bana sürekli peşimi toplanması gereken bir kız gibi davranması ve yalandan önemsiyormuş gibi yapması moralimi bozuyordu.


Söylediklerim üzerine başını öne eğdi ve olumlu anlamda kafa salladı. "Ben sınırda bekliyorum." cevap vermemi beklemeden kapıyı çekerek çıktı. 


Nektanın ardından üzerimi değiştirdim , kalın bir palto ve ayaklarımı ısıtacak bir ayakkabı giyerek merdivenlerden inmeye başladım. Daha kimse uyanmamıştı ve her adımlarımda duyduğum ayakkabı tıkırtılarım beni biraz daha geriyordu. Yemekhaneden çıkıp bahçeye geçince havada ki soğuk bedenime işledi. Üzerimde ki paltoya sarılarak gecenin karanlığında sınıra ilerlemek için ay ışığının arasına karıştım..


Ağaçların altından sınıra geldiğimde omuzunda kocaman bir çanta taşıyan Nektanın  bir kız ve bir erkekle konuştuğunu fark ettim. Benim geldiğimi görünce konuşmayı bıraktılar ve ufak tebessümle yanlarına  gelişimi izlediler.


"Tekrardan Merhaba Luna." Nekta bana gülümserken  yanındakileri gösterdi. "Bunlar Yuke ve Vasariah."

Önce orta boylu olan erkek selamladı beni daha sonra gecede bile belli olan sarı ve kızıla yakın saç  rengi olan kız başıyla tebessümle selamladı.

"Merhaba." dedim mırıltıyla. Bunların neden burada olduğunu anlamasam da tebessüm ederek durumu geçiştirmeye çalışırken Nekta lafa girdi.

"Luna zaman kaybetmeden ne yapacağını sana anlatayım çünkü yarım saate kalmaz  gün doğacak. Mağaraya girdiğinde  iki tane çeşme olacak. Biri fışkırır halde akıyor olacak diğeri ise damla damla. Bunların gürül gürül akanda duş alacaksın. Suyun değmediği bir alan bile olmayacak. Kulak arkası, saç diğerleri, ayaklar falan filan " gözleri büyümüştü. Fazla gergin ve kuralcı tavırlarıyla devam etti. " Daha sonra  diğer damla damla akan çeşmeden üç damla içeceksin. Tüm bu ritüellerden sonra son aşama olan ay ışığının tam üzerine vurduğu yerde gün doğana kadar kalacaksın ve ilk güneş bedenine dokunmadan üzerini giyinip buraya geleceksin. Tamam mı?"

KISTASHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin