"DEĞİŞMEYEN DEĞİŞİM"

63 16 46
                                    


 İçimden fısıldarken merdivenlerden inmeye devam ettim. Umarım günüm sabahkinden daha sakin geçer  diyerek Ars'ın odasının kapısını çaldım. 

"Merhaba Luna, içeriye gel." loş yanan mumlar ve çekilmiş perdeleri ile odası karanlık görünse de Ars'ın aydınlık suratı içimi biraz olsun rahatlatmıştı. Odaya girip kapıyı kapatınca ilk iş iç cebimde kıpırdanan avuç içi büyüklüğünde ki  Mai'ye çıkarmak oldu. Zarar vermeden cebimden çıkardım ve yere bıraktım. Afallayan yavru nerede olduğunu tanımak için kuyruğunu sağa sola sallayarak odanın içinde gezinmeye başladı.

"Biraz korkuyorum Ars." koltuklardan birine doğru ilerlerken söyleyivermiştim bir anda.

"Mai'nin başına bir şey gelmesinden mi yoksa Dalan'ın başına bir şey gelmesinden mi korkuyorsun? " benden bir kaç adım ötede duran dolabının içinden bir şeyler aramaya devam ederken sormuştu.

"Her ikisi de!" koltuğa oturdum ve oflayarak sırtımı geriye yasladım. Kardeşimi yönetmek için  istediğim ipler elimde olmayınca kötü şeyler olacakmış gibime geliyordu.

"Mai için korkma ona hiç bir şey olmayacak." dolabın içinden aldığı bir bez ve bir avuç taşla yere oturdu. "Yanıma gel. Bu anı kaçırmak istemezsin."

"Ne yapacaksın ?" merakla koltuktan kalktığımda yere serdiği bezi daha net görmüştüm. Bir saat kadar önce bu bezlerden birinin üzerinde oturuyordum ve o bez odamın mühürlenmesi için kullanılmıştı. Ars'ın bu bezle ne işi vardı ki?

"Birazdan görürsün."  taşları  bezin üstüne altıgen köşelerin üzerine gelmesine özen gösteriyordu. "Perdeleri  ve pencereleri de açar mısın? Batan güneşi görmem gerek."

Kafamla onaylayarak açtığımda Ars ufak bir çığlık atarak gözlerini kapadı.

"Ne oldu?" korkuyla yanına ilerlediğimde sırtını güneşe doğru  çevirerek az önce oturduğu yerin karşısına oturduğunu gördüm.

"Gözlerim fazla hassas, güneşe dayanmıyorlar." bende onun az önce oturduğu yere oturdum. Batan güneş yüzümü ısıtmıyordu ama gözlerimi kamaştırıyordu. Gözlerimi güneşten korumak için bakışlarımı altıgen şeklinde siyah bezin üzerine  altın desenle çizilmiş şekli inceledim. Soren'de bulunanın aynısıydı rengi, modeli...

Ayak altında dolaşan Mai benim yere oturduğumu görünce usulca yanaşarak ne yaptığımı sordu. Bende bilmiyorum Mai diye söylenince Ars taşlarda ki bakışlarını bana çevirdi.

"Bir şey mi dedin?"

"Hayır. Mai senin ne yaptığını sormuştu da, ona cevap verdim."

"Mai ile konuşabiliyor musun?" büyük gözleri daha da büyümüştü.

"Evet." bu ifadesine şaşırmıştım biraz. "Bir şey mi oldu?"

"Mai efsanevi bir hayvan." bakışlarını yavruya çevirdi. "Eğer onunla konuşabiliyorsan bu bağ kurduğunuz anlamına gelir. Ben bunu Mai'den beklemiyordum." yavrunun başını okşarken şaşırmıştım. Aslında dedikleri benim ona karşı hissettiklerimle uyuşuyordu. Dün gece onunla  Dalan gibi hissettiğim duyguları daha net anlamıştım. 

"Bilmiyorum. Onu bulduğum gün başladı onu anlama faslım."

" Her neyse Luna, bu çok iyi bir şey. Artık bir koruyucun var. Mai büyünce inanılmaz bir  koruyucu olacak. Hem de sadece senin için."

"Ben onun..." iç çektim. Ne söylemem gerektiğine emin değildim. Ben onu koruyucu değil de annenin yavrusunu sevdiği gibi seviyordum. Onu kullanmak, hizmetçim yapmak için değil.

KISTASHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin