"GECE GEZİNTİSİ"

212 91 41
                                    


Saat şuan 21.00 geliyordu ama ben odada durmaktan sıkılmıştım . Nekta yemem için meyve  ve adını bilmediğim bir kaç şey getirmişti .Onları yiyip çöplerini bırakmak için aşağıya inerken etrafın fazla kalabalık olduğunu fark etmiştim. Siyahları çıkartan öğrenciler kendilerine gelişigüzel giydiği kıyafetleriyle koridorda arkadaşlarıyla dolanıyorlardı.Sanki yakın zamanda parti olacakmışçasına her yer telaş doluydu.  Kimseyle göz teması kurmadan aşağıya inerek çöp kutusuna yemeklerin artanlarını attım ve odama çıktım. Tabii ne kadar odam olmasa da. 

Koridorda ki o canlılıktan odamda hiç yoktu. Ölü toprağı serpilmiş gibi durgun şekilde yatağın üzerine oturdum.Hala sıkılıyordum.Gece bulunduğumuz yere gitmek istiyordum ama bunu ya Dalanla yada tek başıma yapmak istiyordum.Nekta denen o çocukla gitmek istemiyordum çünkü ondan emin olamıyordum.Tam ne olduğunu çıkartamadığım garip birşeyler hissediyordum.Gizli şeyler yapıyordu sanki.Her haareketinde mahçupluk ve utanma oluyordu..Ona bu yüzden bile güvenmemeliydim.Daha doğrusu kimseye güvenmemeliydim.Burada kalalı hatırladığım kadarıyla yani komayı saymadan iki üç gün geçirmiştim.Nekta hatta Dalanı bile huy olarak düzgün anlamlandıramıyordum.



Bunaldığım odada komodin üzerinde ki  saate baktığımda 22.15 olduğunu gördüm. O kadar oturmuştum ama sadece bir saat on beş dakika geçmişti. Saatler aleyhime işliyor gibiydi. Zaman , benim verdiğim yanlış kararlarımı düzeltmem için ilerlemiyordu sanki. Derin nefes vererek yataktan kalktım ve pencerenin önüne geldim. 


Dışarıda herkes yavaşça dağılıyordu oturduğu çardaklardan. Tepeye çöken karanlıkta bile yarı baygın, uykulu  gözleriyle üzerinde ki yorgunluklar buradan belli oluyordu. Muhtemelen herkes  bir saate kalmaz uyuya kalır, uyanmazdı. Derslerin yoğunluğuyla muhtemelen çıkardığım tıkırtılara da uyanmazlardı. Nefesimi vererek pencerenin önünde ayrıldım. O kadar sıkılmıştım ki her an kaçıp gitmeye hazırdım. Üzerim giyiliydi ama odalarına ilerleyen öğrencilerin beni görmesi fazla olası durumdu. Fark edilirdim ve  sınıra gittiğim anlaşılırsa daha büyük sıkıntı olurdu. Tekrardan kimseyi başıma toplamak istemiyordum. Pencerenin önünden ayrılırken odada bir iki adım gezindim ve dolaba yapıştırılmış boy aynasına doğru ilerledim. 


Soluk gözüksem de üzerime gece çıkacağımız için kalın şeyler gitmiştim ve beni dolgun gösteriyorlardı. Ama açık dalgalı siyah saçlarım gece bana sıkıntı çıkaracağı her halinden belliydi. Sürekli gözümün önüne düşüyordu. Saçlarımı elimle ayırarak yukarıdan sıkı at kuyruğu yapmak için komodin üzerimden tokamı alırken yan tarafta duran not defterini fark ettim. Gözümü not defterinden ayırmadan bir çırpıda topladığım saçımla komodin üzerinden not defterini alarak sağa sola çevirdim. Boştu. Sararmış yaprakları ve parlayan  gri telleri ve beyaz yapraklı siyah telli aynı boyut bir defter gelmişti. Şaşırmıştım. Yatağın üzerine oturarak sayfaları tekrar kurcaladım. Aynı şekilde boştu. Sanki aynı defterin sadece havayla buluşunca rengi değişmişti. Sarıdan beyaza geçmesi garipti ama en mantıklı teorim buydu. Not defterinin rengi açık havayla buluştuğu için değişmişti. Geriye kalan her şey aynıydı. Hatta tellerin içinden geçirdiğim siyah üzerine gri simli yaldızlı kalem  aynı şekilde duruyordu. Olayın sadece teori kısmıyla kaldığı not defteri  gizemiyle bana bakıyordu. 


Kafam ne kadar karışsa da kalemi içinden alarak not defterinin ilk sayfasını açtım ve aklıma gelen ilk şeyi defterin üzerine karalama yapmaya başladım. İçimden bir şeyler karalamak geliyordu hem de  bir saat kadar odadaydım ve kendi kendime bir şeyler yapmak en iyi fikirdi. Yumuşak uçlu olmasından mıdır bilemem yaptıkça yapasım geliyordu. Yanı başımda yanan mumun aydınlattığı da loş ışıkla daha da insanı isteğe getiriyordu. Ne çizdiğimi bilmeden devam ederken kapı tıklandı ve içeri girildi.

KISTASHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin