"BEN YAPMADIM"

38 6 26
                                    

Kelned'in söylediklerinden sonra tedirgin halde yılanla beraber sınırın kapısına ilerledim. Güneş çoktan batmıştı ve içimi garip bir koku basmıştı. Belki beni sınıra kadar takip edebilecek olan siyah giyinenler belki başıboş kurtlar belki de bu ıssız ormanda bilmediğim başka varlıklar peşimde olabilirdi. Bunun hakkında içimde düşünceler oluşurken omuzumdan kıvrılarak inen yılan toprak zemine indiğinde  kafasını bana doğru kaldırdı. "Yapacağını biliyordum Luna." ses Oona'nın sesiydi ama yılanın sanki kendi ağzından çıkıyormuşçasına söylemesi beni ikinci kez şaşırtmıştı. Çatallı dilini bana doğru selamlarcasına uzattıktan sonra başını öne eğerek çalılıkların arasında gözden kayboldu. 

Derin bir nefes alıp binanın etrafında kubbeleyen,  şeffaf ve mavi kıvılcımların oluştuğu kalkana doğru çevirdim kafamı. Tüm bunlar bir kaç ay önce bana ne kadar saçma gelebilecekken  şimdi yapmaya kalkıştığım şeyleri düşündüm. Kurbağa binicisi ile konuşmam, farklı güçlere sahip olan yaşıtlarımla bir binada kalmam, babamın lanetli kurt olması, gerçek ailemin  beni terk etmesi ve kurtlara emir verebilen biri olmam. Kurtlara  emir verme konusu benim için hala net olan bir olgu olmasa da diğerleri düşündüğümün ötesinde ve gerçekti. Dahası şimdi bu binaya girmek ve beni kimsenin takip etmediğine, güvende olmak için yaşıtlarımın da dışarı ki olaylardan korunması için yapılı şeffaf kubbeden birisi çıksın da ben gireyim de an kolluyordum ki bir anda sınırın  bir metre ötemde çalılıkların oluşturduğu hareketlenme ve duyduğum öksürük sesi   en yakın çalılık topluğun arkasına sinmeme sebep oldu. 


Kafamı çalılıkların arasından çıkardığımda bu sese sebep olan olayı izlemeye başladım. Biri iki metre kadar ötemde  şeffaf kalkandan yarık açan kişiyi tanımıştım. Hnes'in ta kendisiydi.  Üzerinde giydiği koyu renkli kıyafetlerden tanımam zor olmuştu ama omuzlarına kadar açık bıraktığı saçları ve yüzünün yan profili kendisini açığa vermişti. Beni fark etmemesi için çalılıkların içine sindiğimde o da etrafına tedirgin şekilde bakınarak ormana doğru ilerlemeye başladı. Elinde taşıdığı siyah kutu ve ellerinin üzerinde ki kanatan çizikleri görmemle gözlerim büyüdü. Elinin üzerinde capcanlı duran kan daha yeni olmuştu belli ki. Ne olduğunu anlamak için gözlerimi kıstım ama hem akşam olması hem de ağaçların esir olduğu ormana doğru ilerlemesi görüş alanımı kısıtlamıştı. Onun bu haline şaşırmıştım açıkçası. Tedirgin ve agresif olması da gözümden kaçmamıştı. Ona yaklaşıp ne olduğunu sormak istedim ama  ne ona hesap vermek ne de binada yokluğumun belli olmasını daha fazla istemiyordum. Bu yüzden Hnes ağaçların ardından kaybolduktan sonra saklandığım çalılıkların arkasından çıktım ve hızla Hnes'in açtığı yarıktan sınırın içine girdim. Ağaçların arasından hızla ilerledikten sonra bina ve etrafında oturan öğrencileri gördüğümde adımlarımı yavaşlattım. Bir çoğu beni tanımasa da en azından buraya ait olduğumu anlıyordu. Kafam öne eğik ve üzerimde ki paltomla sıradan gözüküyordum çünkü. Tüm bu normal olma hareketlerini sağlarken kendimi enerjik hissettiğimi fark ettim.


 Kendimi yorgun hissetmiyordum ve bunun sebebinin kurbağalarla konuşan kızdan  öğrendiğim bazı  gerçeklerin sebep olduğunu biliyordum. Bu durum da bildiğimden daha fazlası olan gerçekleri öğrenmem için beni kamçılıyor ve bu Runu Efsanesi hakkında olası tüm durumları şuanda yaşayan kişiler ağzından duymak istiyordum. Bu yüzden bir anda kararımı değiştirerek   odama çıkmak yerine kendimi kütüphaneye doğru ilerlettim. Dün Mai için fazladan yemek aldığımdan onu kontrol etmeme gerekte yoktu. Kendimden emin tavırlara  asansöre bindim. İçimde bilmediğim olayları öğrenmeye karşı büyük bir heyecan vardı ve  gerçeğini bilmediğim bu olayları  araştırmak istediğim konu o kadar çoktu ki, kütüphanede  hangi birinden başlamalıydım bilmiyordum. Her şeyi anında öğrenmek olanlara çözüm bulmak istiyordum ama öncesinde şu mor bitki türlerinden biri olan lavanta hakkında daha derin bir araştırma yapmak istiyordum sıcağı sıcağına o kurbağalarla konuşan kızdan öğrendiğim bilgiler üzerine. Çünkü o kız bana lavantalarla fazla önemeli bilgiler vermişti ve Ars'ı kazıklamaya çalışan kişinin de lavanta koktuğunu biliyordum. Bu olaylar ışığında suçluyu bulmamda  bana yardımcı olacağına fazlasıyla  inanıyordum. Asansörden indikten sonra diğer öğrencilerim dikkatlerini çekmemesini de  umarak önceki sefer oturduğum yere geldim. Paltomu çıkardım ve kitapları koyduğum yerden alarak masaya oturdum. Uzun bir yolculuğun yorgunluğun şimdi anlamıştım. Bütün yolu yürüyerek kat ettiğimden ayakta acısını hissetmemiştim ama şimdi daha net anlıyordum.   Rahat etmek istercesine ayaklarımı karşı sandalyeye uzattım ve mor bitkiler içinde lavanta olan başlığı buldum. İçimden bir ses daha başlıktan itibaren bana bazı gerçekleri sunacağını söylüyordu. Sayfayı açtığımda lavanta yazısının altında el yazısıyla yazan cümle içimi bir tuhaf etmişti. Bu bitkiyi kötülük için zehir ve  panzehir olarak kullanabilirsiniz ama en kötüsü düşmanlarınızı saklamasıdır. Ne dediğini idrak etmem için altta yazan paragrafı okumaya devam ettim.

KISTASHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin