Bornozumla kasvetli güne uyanmıştım. İç karartıcı havanın soğuğu ve gecenin yorgunluğuyla bornozla uyuya kalmam bedenimi sertleştirmişti. Esneyerek banyoya ilerledim ve ılık bir duş aldım. Bedenim yılan zehri yüzünden olacak ki hafif sızı içindeydi. Kabaran saçlarımı geriye atarak üzerimi değiştirmek için odaya geçtim. Dolabın içinden bulabildiğim en açık renkli şeyler giymeyi istiyordum, havanın kasveti beni de etkisi altısına almasını istemiyordum. Koyu yeşil yaprakları ve safi bordo çiçek tabanında siyah eteği bulduğumda hemen aldım. Üzerimde de bordo bir bluz ve siyah kilotlu çorap alarak giyinmeye başladım. Saçlarımı sıkı at kuyruğu yaptığımdaysa tamamen hazır olduğumu hissettim. Yatağın zerine attığım bornozumu yerine götürdüğümde yerde duran dün geceden kalma kirli kıyafetleri fark ettim. Yere eğilerek yığınlı kıyafetlerimi kucağıma aldığımda ayağımın ucuna bir şey düştü.
Kafamı ayağıma doğru çevirdiğimde çakı olduğunu anladım . Delfin'in ben baygınken üzerimden aldığı gümüş çakım. Kirlileri sepete attıktan sonra çakıyı alarak koltuklardan birine oturdum. Gümüş sapında anlamlandıramadığım işaretler vardı. Gözlerimi kısıp anlamaya çalıştım ama olmadı, yazıyı şekli ya da her neyse bir şeye benzetemiyordum. Mai kucağıma atlayıp acıktığını söyleyene kadar baktım ama olmadı bende pes ettim ve çakıyı eteğin minik cebine koyarak ayağa kalktım.. Aç olduğundan bahseden huysuz yavru yemek bekliyordu. Başını sevdikten sonra odadan ayrıldım. Aç olan Mai için et bulmam gerekiyordu fakat birer ikişer indiğim merdivenlerin ve yemekhanenin sessizliğinde aradığımı bulamayacağına emindim. Son katıda indikten sonra boş sandalyeler ve büfeyi görmem bir oldu. Bir umut usulca büfeye ilerledim ama öğleni geçtiğinden dolayı sadece meyve vardı. İçime çöken hayal kırıklığıyla düşündüm kendi kendime , yavruya ne götürecektim şimdi ben? Büfenin önünde kese kağıdına gerek duymadan elma alarak geldiğim yönden başım öne eğik odaya çıkmaya başladım. Akşam yemeğine kadar minik yavruya yiyecek yoktu.
Üst kata çıktığımda kargaşa sesi duymuştum. Sesin olduğu kata çıktığımda köşede bir kaç kişinin birbiriyle yüksek sesli konuştuğunu fark ettim. Arkadaşlarla yapılan konuşmaları koridorda uğuldayan bir ses kirliliği halindeydi.
"Luna !" tanıdık bir ses kulağımı doldurdu.
"Owen, merhaba." dedim sevecen bir sesle ama kendisi ortada gözükmüyordu.
"Seçmelere mi gidiyorsun?" kalabalığın arasından sıyrılarak yanıma geldiğinde geçen gün ki kıyafetlerini tanıdım.
"Şey... aslında... Gidecektim de." yalan bulma konusunda bahaneler ararken kafam durmuş gibiydi yanıma ulaştığında.
"Bugün kızların seçmesi olduğunu biliyorsun değil mi? Yoksa sana kimse söylemedi mi?"
"Söyledi de... Şey... Benim kıyafetlerim yok." mantıklı olabileceğini düşündüğüm yalan içime su serpmişti. Mai'nin varlığını söylemem tehlike yaratabileceğini düşündüm çünkü.
"Bu sorun değil." yavaşça gülümsedi. "Bunu halledebiliriz ama bir dakika seni bekleteceğim." eliyle bana beklememi işaret etti ve kargaşanın içine giderek birinin kulağına bir şeyler söyledi. "Hadi gidelim." gittiği gibi geri yanımda oluvermişti.
"İşin var gibi görünüyordu... aslında daha sonra da halledebilirdik." dedim ama Owen çoktan üst katın merdivenlerine çıkmıştı.
"Çok önemli değil." geride kalan kargaşayı dinledi bir kaç saniye. "Erkeklerin seçilmiş olanları kendi arasında gövde gösterisi yapmak için konuşuyorlar. Bekleyebilirler." omuz silkti.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
KISTAS
FantasyHafızası silinmiş şekilde bilmediği bir yerde uyanan kız ve kardeşi bu olayın peşine düşmek isterler ama her şey bir gece tepe taklak olur. Birinin sırrı onların farklı bir yol izlemesine ve güçlerinin farkına varmasına yardımcı olacaktır. Fantastik...