[Tuğkan-Ele Layık]
***
"Serra, hadi kalk."
İşittiğim sesin hemen ardından belimden yavaş bir şekilde dürtülünce gözlerimi istemeyerek de olsa açtım. O esnada omzunda yattığım Bahadır, "Şükür." diye mırıldandı. Uykudan uyandırılmış olmanın verdiği agresiflik yüzünden kaşlarım çatılırken "Aman ya!" diye söylendim ve başımı omzundan kaldırdım.
Rahat bir omzu vardı.
"Herkes gitti. Yarım saatten beri seni uyandırmaya çalışıyoruz."
"Abart." diyerek önüme döndüm ve bir elimi gözümü ovuşturmak için kaldırdım. O esnada kirpiklerimde rimel olduğunu hatırlamam kaldırdığım eli indirmeme sebep oldu.
Uykulu bakışlarım etrafta dolaştırmaya başladığım esnada annem ve babamın burada olmadığını fark ettim. "Neredeler?" diye sordum ardından. "Yani annem ve babam."
"Sanırım hesabı ödeyeceklerdi."
"Anladım." diye mırıldandıktan sonra oturduğum yerden kalktım ve sandalyede asılı olan ceketimi alıp giydim. Bahadır da kendi ceketini giydikten sonra ona doğru bir iki adım attım. "Biz inelim, onlar gelir." Beni onaylayıp kolunu bana doğru uzattığında sorarcasına baktım. Annem ve babamın burada olmadığını göz önüne alırsak yakın davranmamızı gerektiren bir durum yoktu.
"Sevgiliyiz ya hani." dedi imayla. "Ondan."
"Ailem burada değil ki."
"Olsun." dedi. "Ne olur ne olmaz."
"Peki." derken ona doğru bir iki adım attım ve koluna girdim. Adımlarımızı merdivenlere doğru yönlendirirken de "Bu akşam omzunu biraz işgal ettim." diyerek ona baktım. Omuz silkti. "Sorun değil." dedi ardından.
"Ben uyuyunca daha çok sıkılmışsındır."
"Hayır." dedi hiç düşünmeden. "Telefonumu çıkarıp masanın altından oyun oynadım. Ara sıra soru soran insanları ise evet veya hayır diyerek geçiştirdim. Zevkliydi."
"Bak sen." dedim alayla. "İyi ki uyumuşum o zaman."
"Omzumun uyuştuğunu saymazsak eğer evet, iyi ki uyumuşsun."
Kaşlarım havalanırken "Sorun değil falan diyorsun ama omzunun uyuştuğunu da dile getirmekten çekinmiyorsun." dedim.
"O kadarcık olsun."
Merdivenlerin son basamağından da indikten sonra dışarı çıktık. Arabanın çalışır hâlde olduğunu görünce de arka tarafa doğru yönelip arabaya bindik. Biner binmez üzerimdeki ceketi çıkarıp yanıma koymuş ve çantamın içinden lastik toka çıkarmıştım. Hava soğuk olmasına rağmen ensem yanmıştı sanki.
Saçlarımı ellerimle topladıktan sonra kuyruğu gelişigüzel döndürüp lastikle dağınık bir topuz yaptım. O esnada babam arabanın aynasından bana bakıp sahte bir kızgınlıkla konuştu.
"Kızım, sen buraya uyumaya mı geldin?"
"Bir yere zorla gelince böyle oluyormuş." dedim alayla. Güldü. O da biliyordu ortamın sıkıcı olduğunu. Bu yüzden bir şey demiyordu. "Bu arada." diye mırıldanırken de Bahadır'a döndü. Eş zamanlı olarak ben de Bahadır'a dönünce göz göze geldik. Aceleci bir tavırla bakışlarını benden çekip babama döndüğünde dudaklarımı birbirine bastırdım ve başımı usulca öne eğdim.
Yaklandığı an utanmıştı sanki.
"Davetimi geri çevirmeyip geldiğin için teşekkür ederim oğlum. Her ne kadar Serra uyusa da güzel bir akşamdı."
