[Emir Can İğrek&Zeynep Bastık- Dargın]
Sert bir şekilde esen rüzgârı umursamayıp balkondan bakmaya devam ettim. Soğuk havanın bile beni balkon sevdamdan vazgeçiremediği doğruydu. Odadan gelen telefon sesi balkonda sürdürdüğüm sefayı bozarken dirseklerimi yasladığım korkuluklardan çekil odaya geçtim.
Yatağın üzerinde olan telefonumu alıp arayana baktım. Hilal görüntülü arıyordu. Oyalanmayıp lambayı açıp yatağıma oturdum ve aramasına cevap verdim.
Ekran gözüken Hilal ve Neslihan istemsizce tebessüm etmemi sağladı. "Selam." dedi Hilal a harfini uzatarak. Anlaşılan neşesi bu akşam da onunla birlikteydi. "Selam." dedim aynı onun gibi. Hilal, "Direkt konuya gireceğim." dedi ve bu sefer de heyecanla konuştu.
"Dün akşam nasıl geçti?"
Yönelttiği soruya hemen cevap vermedim. Her şeyi baştan anlatmam mı gerekiyordu yoksa iyi geçtiğini söyleyip konuyu kapatmam mı gerekiyordu karar verememiştim. Bu yüzden "İyi." dedim sadece. Kaşları çatıldı.
"Al işte." dedi sinirle. "Bahadır iki resmen." diye devam etti. Anlaşılan verdiğim cevap hoşuna gitmemişti. "Nasıl geçtiğini sordun ben de iyi dedim." Daha fazla ne söylenilirdim ki zaten? O kadar önemli bir şey yaşanmamıştı.
"Bahadır'a da sorduk, güzel geçti diyerek geçiştirdi. Seni arayıp sana da soruyoruz. Fakat sen de bizi geçiştiriyorsun."
Sanırım her şeyi anlatmadan merakları gitmeyecekti. Bu yüzden anlatmaya başladım.
"Babam, Bahadır'ı sevmiş. Annem ise Bahadır hakkında bir şey demedi ama dün akşam ona karşı iyi davrandı."
Her ne kadar karşılarına gerçek bir çift olarak çıkmasak da ikisinin de Bahadır'a olan davranışları sevindirmişti beni. En azından mahçup hissetmemiştim kendimi. "Güzeldi işte." diye mırıldandım. "Eh önemlisi de bu olayı da atlattım. Aradan biraz zaman geçince de ayrıldığımızı söyleyeceğim."
Bir iki hafta falan geçmesini bekliyordum. Ondan sonra yapacağım ilk iş bu olacaktı. Her ne kadar tanışma işini hâlletsekte omuzlarımda koca bir yük varmış gibi hissediyordum resmen. "Keşke devam etseniz." dedi Hilal. Kaşlarım istemsizce çatıldı. İkimizi yakıştırma olayına kendini kaptırmış gidiyordu.
Onun bu dediğini duymamazlıktan geldim ve
Bahadır bir şey dedi mi?" diye sordum. Fakat bunu sorduktan sonra da Bahadır'ın bir şey söylemediği geldi aklıma. Az önce bizzat kendileri söylemişti bunu. Gerçi Bahadır da ne söyleyebilirdi ki zaten? Zorunlu olarak bulunduğu bir yemekti."Demedi dedik ya." dedi Neslihan. "Kafan nerelerde?"
Omuz silkmekle yetindim. "Siz beraber mi kalacaksınız?" diye sorarak da konuyu değiştirdim. Akşam geçip bitmişti. Oturup konuşmamız gerekmiyordu. Zaten konuşulacak bir şey de yoktu. Çok bir şey yaşanmamıştı.
Az önce sorduğum soruya cevap olarak ikisi de başlarını onaylarcasına salladı. "Ne güzel." diye mırıldandım. Hilal, tebessüm ettikten sonra içtenlikle "Bir gün sen de gelirsin." dedi. Hayır dercesine kaldırdım kaşlarımı. Hep ben gidiyordum. Nereye kadar gidecektim ki?
"Hep ben geliyorum." diyerek düşüncelerimi dile getirdim. "Siz de gelin artık."
Hilal, "Eğer davet edersen gelirsiz." deyince gülümsedim ve "Ederim tabii ki." dedim.
"Keşke dün Bahadır'ı o ortamda görebilseydik."
Hilal'in kurduğu bu cümleyle konu yine dönüp dolaşıp tanışma akşamına gelmişti. Oysaki ben konu dağılsın diye başka şeyler sormuştum. "Ben de." dedi Neslihan. O an aklıma Bahadır'ın uydurduğu tanışma hikâyesi gelince histerik bir şekilde güldüm.
