[0.4]

73.5K 3.3K 845
                                        

[Pinhani-Dünyadan Uzak]

***

Oturduğum koltukta etrafıma boş bakışlar atmaya devam ettim. Keşke oyalanacak bir yerlerim olsaydı da eve biraz daha geç gelseydim. En azından buradaki samimiyetsiz sohbetleri dinlemek zorunda kalmazdım. İşin en kötüsü odama bile gidemiyordum. Neymiş, eğer gidersem ayıp olurmuş.

Olsun, bana ne?

"Ee Serra, işler nasıl?" Faruk Bey'in sesiyle bakışlarımı ona çevirdim. Pişmiş kelle gibi sırıtmış bana bakıyordu. Aynı onun gibi samimiyetsiz bir şekilde gülümsedim.

"İyi. Birileri boşanıyor, birileri hapise giriyor. Öyle işte, nasıl olsun." dedim alayla. Soruyu öyle bir soruyordu ki sanki dükkân işletiyordum. Bir de üstüne hayırlı işler desin de tam olsun. Hiçbir şey demeden önüne döndü ve çayından bir yudum aldı. Verdiğim cevabı beğenmemişti sanırım.

"Serracığım, bizim şirkete de işinde iyi bir avukat lazım." Bu sefer de bakışlarımı Aylin Hanım'a çevirdim. "İnşallah bulursunuz." dedim tebessüm etmeye çalışarak. O annem annem hafif bir şekilde öksürdü. Alttan alttan düzgün konuşmam için sinyal veriyordu, anlamıştım. "Biz de Faruk amcanla konuştuk. Acaba sen bizim şirketin işlerini de üstlenir misin?" Tam cevap verecekken babam araya girdi.

"Üstlenir tabii Aylin Hanım, üstlenir."

"Üstlenemem." dedim birdenbire. Odadaki tüm bakışlar bana döndü. Benden böyle bir çıkış beklememişlerdi büyük ihtimal. Eh alışmışlardı tabii her şeyi kabul etmeme. "O ne demek Serra?" diye sordu annem. Sinirlenmiş gibi duruyordu. "Üstlenemem çünkü zaten benim birçok müvekkilim var. Hepsiyle ayrı ayrı ilgileniyorum. Üstüne üstlük bizim şirketin de avukatıyım. Zor yani." Onlarla çalışmak falan istemiyordum. Bir kere sevmiyordum onları. Sevmediğim hâlde neden onları sürekli görecek bir iş teklifini kabul edeyim ki? Saçmalık olurdu.

"İyi, öyle olsun." dedi Aylin Hanım. Bozulmuşa benziyordu. Hoş, umrumda olduğu da söylenemezdi. Onlar tekrardan muhabbete dönerken ben de cebimden telefonumu çıkarıp sosyal medyaya girdim. İki tane istek olduğunu görünce şaşırsam da istifimi bozmayıp bildirimlere bastım.

Yuh, bunlar beni ne ara bulmuştu be!

Bu durum hâlâ beni şaşırtmaya devam etse de Neslihan ve Hilal'ın isteğini kabul edip hesapta dolaşmaya başladım.

"Ee Aylinciğim, Serkan oğlumuz evlenmeyi düşünüyor mu?" Annemin yaptığı imayla bakışlarımı telefondan kaldırıp ona döndüm. Bahsettiği Serkan oğulları oluyordu. Bana takıntılı gibi bir şeydi. Arayıp duruyordu. Cevap vermediğim zaman da mesaj atıyordu. Bunu her ne kadar aileme söylesemde takmamam gerektiğini söylemişlerdi. İşin en kötüsü ise annem Serkan denilen çocukla evlenmemi istiyordu. Bu yüzden takmamamı söylüyordu zaten.

"Vallahi Asumancığım, oğlumuzun gönlünde biri var. Fakat ne olur bilemeyiz tabii."

Duyduğum cümleyle karşı sıkıntılı bir şekilde oflayıp oturduğum yerden kalktım. "Size iyi sohbetler, ben odama çıkıp dinleneceğim." Annem ve babamın itiraz etmesine izin vermeden hızlı adımlarla salondan çıktım ve odama gittim.

Asuman Hanım ve Faruk Bey'in oğulları Serkan, annemin gözünde uzun süreden beri bir numaralı damat adayıydı. Böyle olmasının sebebi ise varlıklı bir ailenin oğlu olmasıydı. Annem için maddiyat her şeyden önce geliyordu. Hatta o kadar önce geliyordu ki Serkan'dan haz etmediğimi bildiği hâlde bizi baş göz etmeye çalışıyordu.

Bu durum oldukça can sıkıcıydı. Onu birçok kez uyarmama rağmen bunu yapmaktan eksik kalmıyordu. Herhalde uyarmayıp olumlu anlamda yaklaşsam bizi direkt evlendirirdi. Hatta herhalde değil direkt evlendirirdi. Bu düşünceler her zamanki gibi canımı sıkarken iç çektim ve bunları düşünmemeye çalıştım.

ÇIKMAZ SOKAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin