[Yüzyüzeyken Konuşuruz- Kazılı Kuyum]
***
Tırnaklarımın avucuma eziyet etmesine izin verirken karşımda oturan Serkan'a baktım. Pişmiş bir kelleden farksızdı şu an. Ve bu beni huzursuz ediyordu. "Sen gitsene." dedim sert bir üslupla. Buraya ben odamdayken gelmişti. Onu gören yardımcımız da hemen içeri davet etmişti tabii. Eğer o sırada aşağıda olsaydım içeri girmesine izin vermezdim. Sonuçta akşamın bilmem kaçında onunla uğraşacak hâlim yoktu.
Ama şu an uğraşıyordum.
Git, diyordum ama gitmiyordu. Bir şey de demiyordu. Öylece sırıtarak yüzüme bakıyordu. Bu da huzursuz etmenin yanında sinir de ediyordu. "Annen ve babanı bekliyorum." deyince kaşlarım çatıldı.
Bunun onlarla ne işi olabilirdi ki?
"Onlarla konuşmam gereken bir şey var."
"Neymiş o konuşacağın şey?" diye sordum. Oturduğu yerde dik bir pozisyona geçti bu sefer. "Senin hakkında." dedi alayla. "Eminim ailen bilmiyordur." diye de devam etti.
"Kenar mahallenin birinden sevgili yaptığını diyorum, Serra. Ailenin bunu bildiğini düşünmüyorum. Bu yüzden ben de bir iyilik yapıp onlara bunu söylemeye geldim."
Duyduğum cümleler karşısında gözlerim dehşetle aralanırken oturduğum yerden bir hışımla kalktım. Sırf peşimi bırakır umuduyla sürdürdüğüm bu yalan başıma iş açmıştı şu an. Serkan, aileme böyle bir şey söylerse ve ben de itiraz edersem büyük ihtimal bana inanmazlar onlara açıklama yapmak istemediğim için kaçtığımı düşünürlerdi.
"Saçmalama, Serkan." dedim sinirle. "Böyle bir şey yapamazsın, yapmamalısın. Anlıyor musun? Hadi, çekip git şimdi."
Başını hayır dercesine sağa sola salladı.
"Madem benimle değilsin, o zaman başka biriyle de olamazsın."
Az önceki gevşek hâlinden eser yoktu şu an. Oldukça ciddi ve sinirli duruyordu. Hoş, onun siniri bana sökmezdi ama neyse...
"Ailen o çocukla sevgili olduğunu öğrendiği zaman zaten ayrılacaktınız. Ben, sadece olayı hızlandırıyorum. Fakat sen bana teşekkür edeceğin hâlde gelmiş bağırıyorsun. Ayıp."
Son cümleyi alaylı bir üslupla kurunca hissettiğim sinir daha arttı. Buradan üzerine atlatıp o yüzünü dağıtmak istiyordum şu an. "Serkan." dedim sakin olmaya büyük bir özen göstererek. Sanırım geç de olsa ona doğruyu söylemeliydim. Belki inanır, aileme bu konuyu açmaktan vazgeçerdi.
"Bahadır, benim sevgilim değil. Sen, o gece her şeyi yanlış anladın. Biz sadece arkadaşsız. Bunun ötesi yok. Olamaz da."
Sanki kurduğum cümlelerin komik bir tarafı varmış gibi büyük bir kahkaha attı. "Tabii." dedi ardından. "Ben de salağım zaten sana hemen inanırım."
"Doğru söylüyorum, Serkan. Benim onunla aramda hiçbir şey olmadı, olmayacak da. Sen, o gece Bahadır beni koruduğu için her şeyi yanlış anladın. Olay bundan ibaret."
"Sana inanmıyorum." dedi üstüne basa basa.
Sıkıntıyla karıştırdım saçlarımı. Geri zekâlıya yalan söylemiyordum ama inanmıyordu bana.
"Nasıl da tutuştun ama." dedi alayla. "Tabii biliyorsunuz ya ayrılacağınızı korktun o yüzden."
"Serkan, aramızda bir ilişki yokken neden korkayım ki neden?"
