[4.1]

43.2K 2.2K 538
                                    

Emre Aydın-Sen Beni Unutamazsın

***

Ankara ile ilgili aldığım kararın üzerinden üç gün geçmişken hâlâ bunu ailem dışında kimseye söyleyememiştim. Fakat ortada şöyle bir durum var ki uçak biletim iki gün sonraya kesilmişti. Dönüş için bir bilet yoktu ama. Aniden gitmek kafama nasıl estiyse buraya geri dönüşüm de öyle olacaktı.

Valiz yerleştirmek için yerde bulunan eşyalarımın arasından usulca geçtikten sonra komodinin üzerinde duran telefonuma ulaştım ve rehbere girdim. Sanırım Hilal ve diğerlerinin gideceğimi artık bilmesi gerekiyordu çünkü uçuş günü yakındı. Bir daha ne zaman görüşeceğimiz de belli değildi. Bu yüzden buradaki son iki günümü onlarla geçirebilirdim. Ailem zaten orada kaldığım süre boyunca beni sık sık ziyaret ederdi. Bundan yana bir şüphem yoktu. O yüzden onlarla illa vakit geçirmem gerektiren bir durum da yoktu ortada.

Rehberden Hilal'in ismini bulduktan sonra daha fazla beklemedik ve aradım. İki üç çalıştan sonra kulağıma dolan neşeli "Alo!" sesiyle tebessüm ettim ve "Nasılsın?" diye sordum. Karşı taraftan bir iki hışırtı geldikten sonra "İyiyim." dedi. "Her zamanki gibi çalışıyorum işte. Sen nasılsın, daha iyi hissediyor musun kendini?" Son sorusuna karşılık olarak başımı istemsizce evet dercesine sallarken "Hissediyorum." dedim.

Fiziken yani.

"İyi ol ya. Özledik seni. Sık görüşemedik."

"Ben de onu diyecektim." diyerek konuyu bir yerden açmaya çalıştım. "Akşam müsaitseniz sizin oradaki kafede görüşelim mi? Hem size söylemem gereken bir şey de var."

"Neymiş o?" diye sordu merakla. "Şimdi söyle. Ben akşam hiç duymamış gibi yaparım."

"Saçmalama." dedim gülerken. "Olmaz!"

"Peki, peki." dedi ısrar etmeyerek. "Bahadır'ı da çağırmamı ister misin?"

"Hayır." dedim hiç düşünmeden. Kendisinin Rabia'nın bana söylediği şeylerden haberi yoktu. Gerçi Bahadır'ın balkonuma tırmandığı akşam da aralarında öyle bir şey olmadığını az çok anlamıştım ama yine de emim olmak istiyordum. Ayrıca böyle bir şey olsa bana bunu Rabia'dan önce gelir Hilal söylerdi. Sonuçta Bahadır ile sürekli dip dibelerdi ve o sinsilikle gözünden bir şey kaçmaz anlardı.

Ama yine de dediğim gibi benim emin olmam lazımdı.

"Serra, ne zamana kadar sürecek aranızdaki bu durum? Tamam, seni de anlıyorum kızgınsın fama Bahadır'a da hiç şans vermiyorsun ki. Ne kadar üzgün ve pişman olduğuna biz şahidiz."

"Sorun onun pişmanlığı görüp görmemem değil. Sadece ona karşı bir adım atmak içimden gelmiyor. Zamanla ne olur bilmem tabii."

Derin bir iç geçirdi. "Tamam." dedi hemen ardından da. "İstediğin gibi hareket et. Ne ben ne de diğerleri karışmayacak."

"Akşam görüşüyoruz o zaman." diyerek konuyu değiştirdiğimde beni onayladı. Görüşürüz faslından sonra telefonu kapatıp az önce aldığım yere koyduktan sonra yerde duran eşyalarıma yöneldim ve hepsini bir bir katlayarak bavula yerleştirdim. Şimdilik yanımda iki valiz götürecektim. Daha sonra ihtiyacım olan bir şey olursa annem veya babam vasıtasıyla o şeye ulaşırdım. Fakat şimdilik bu kadarı benim için yeterliydi.

"Serra."

Kapının ardından işittiğim sese karşılık "Efendim." dediğim esnada odamın kapısı açıldı ve içeri annem girdi. Tekrardan "Efendim, anne." dediğimde yanımdan geçerek yatağa oturdu ve "Baban aradı şimdi." dedi.

"Ne diyor?"

"Cumartesi günü seninle Ankara'ya gelemeyeceğiz."

Kaşlarım çatılırken "Neden?" diye sordum. Ardından da yanına gidip yatağa oturdum ben de. "Bir sorun mu var yoksa?" Başını hayır dercesine salladı. "Babanın bir toplantıya katılması gerekti. Ben de onu burada yalnız bırakmayım, diyorum. İstersen sen git, biz de bir iki gün sonra arkandan geliriz. Uyar mı?"

ÇIKMAZ SOKAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin