[Yaşlı Amca-Yıldızlara Bak]
***
Dün gece sakince yürüdüğüm sokaklarda şimdi telaşla yürüyordum. Dün buralarda koştuğum için bileklik burada düşmüş olabilirdi. Tabii benden önce biri bulup almış da olabilirdi çünkü bilekliğin maddi değeri manevi değeri kadar olmasa da yüksekti. Fakat birini almış olma ihtimaline rağmen yine de yerlere dikkatlice bakmaya devam ettim.
Saniyeler içerisinde dünkü çıkmaz sokağın başına geldiğimi fark ettiğimde adımlarım durdu. Dün gece burada da bulunduğum için buraya da göz atacaktım. Burası diğer taraflara göre birazcık daha karanlık olduğu için yerlere göz atmadan hemen önce montumun cebinden telefonu çıkarıp flaşını açtım. Ardından da başımı eğdikten sonra telefonu yere doğru tutup dikkatlice bakınmaya başladım yerlere. Bir yandan da ağır ağır adımlar atıyordum.
Aniden görüş alanıma giren ayakkabılar beni korkuturken kısa bir çığlık kaçtı ağzımdan. "Ne oluyor be, kimsin sen?" Diyerek başımı kaldırdığımda görüş alanıma genç biri girdi. "Kimsin sen?" dedim tekrardan. "Ne arıyorsun dibimde?" Sorduğum sorulara cevap vermediğinde gözlerimi kısarak baktım ona. O an fark ettiğim gerçekle kısılan gözlerim eski hâline geldi. Bu çocuk, din akşam burada bulunan kişilerden biriydi. Hatta duvara yaslı bir şekilde durmuş ve hiç konuşmamıştı.
"Bir şey soracağım sen dün geceki gençlerden birisin dimi?"
Her ne kadar o olduğunu bilsem de sormaktan alıkoyamamıştım kendimi. Sorduğum soru karşısında konuşarak cevap vermek yerine usulca aşağı yukarı salladı başını. Etrafıma bakındım o an. Diğer arkadaşları burada değildi.
Bakışlarım tekrardan onu bulduğunda bilekliği görmüş olma olasılığının olup olmadığını sormak arasında gidip geldim kısa bir an. Fakat en sonunda sormaya karar verdim. Sonuçta bir şey kaybetmezdim.
"Ya şey ben bilekliğimi düşürmüşüm de." diyerek konuya girdiğimde kaşları bir anlığına çatılır gibi oldu. Umursamayarak devam ettim cümlelerime. "Buraya da acaba burada olabilir mi diye geldim fakat göremedim. Acaba sen veya arkadaşların, ben gittikten sonra burada bir bileklik gördünüz mü?"
Sorum karşısında eli cebine giderken heyecanlandığımı hissettim. "Bu muydu?" derken cebinden bana ait olan bilekliği çıkardığında küçük çocuklar gibi ellerimi birbirine vurdum. "Ay, evet! Benim bilekliğim bu." Sevinçli bir şekilde verdiğim tepki karşısında avucunda duran bilekliği bana doğru uzattı. Aldım hemen.
"Bilekliğin benden düştüğünü tahmin ederek mi aldın?"
"Aynen." diye mırıldandı. "Pahalı bir şeye benziyor. Ben de senindir diye aldım. Hani belki sonra gelir alırsın diye."
"Doğru, pahalı. Fakat benim için manevi değeri var. Bu yüzden aramaya çıktım." Başını anladığını belli edercesine salladıktan sonra arkasına dönüp duvar dibinin oraya gitti. Ardından olduğu yerde eğilip cebinden bir sigara paketti çıkardı.
"Bir dakika ya... Sen, o kız değil misin?"
İşittiğim tanıdık sesle arkama döndüm direkt. Ahmet'ti bu. Onun yanında da Neslihan ve adını bilmediğim diğer kız vardı. "Evet." dedim bakışlarımı kızlardan alıp Ahmet'e çevirirken. "Neden geldin ki?" diye sorunca elimde tuttuğum bilekliği gösterdim. "Bunu burada düşürmüş olabilme ihtimalini düşününce çıkıp geldim. Yanılmamışım. Arkadaşınız bulmuş bilekliği. Az önce geri verdi."
"Bahadır mı?"
"Bahadır?"
"Yani arkadaşımız Bahadır." diyerek eliyle onun olduğu yeri işaret edince bakışlarım istemsizce oraya kaydı. Demek adı Bahadır'dı. "Sevindim senin adına." Tekrardan Ahmet'e dönecekken Bahadır'ın bana bakmasıyla kısa bir an duraksadım. Fakat hemen ardından Ahmet'e dönüp tebessüm ettim.
