[2.2]

49.4K 2.7K 878
                                        

[Çağan Şengül-Canım Yanıyor]

Sonunda buranın yolunu buldum

***

"Hilal, doğruyu söyle diyorum!"

Yanımda kıvranarak oturan Hilal'i omzundan dürttüğümde göz ucuyla bana baktı. "Bahadır'a Harun ile buluşmuş diyen sendin değil mi?" diye bilmem kaçıncı kez sorduğumda işaret parmağını burnuna götürüp sessiz olmam için bir işarette bulundu. "Neslihan ve Ahmet film izliyor." diyerek işin içinden sıyrılacağını düşününce oturduğum yerden kalktım ve onu da bileğinden tutarak kaldırdım. Ayaklanışımız Ahmet ve Neslihan'ın zerre umrunda olmazken Hilal'i tuttuğum gibi salondan çıkarttım ve mutfağa getirdim. Sorguya çekilecekti.

"Neden?" diye sordum tezgâha yaslanırken. "Ya da neden değil de bu işe ne zaman son vereceksin diye sorayım sana. Daha iyi olur."

"Ben bir şey yapmadım ki." dedi ellerini havaya kaldırırken. "Alt tarafı Harun ile buluştuğunu söyledim. Ama biliyor musun, iyi ki de yapmışım. Bahadır'ın suratı görmeye değerdi."

Sok cümlesiyle kaşlarım havalanırken "Nasıldı ki suratı?" diye sormaktan alıkoyamadım kendimi. Hilal'in bakışları imayla bürünürken bakışlarımı mutfakta gezdirmeye başladım.

Ne, merak da mı etmeyeyim?

"Hoşuna gitti herhalde."

"Ne münasebet." diye sorarken omuz silkip tekrardan ona baktım. "Sadece merak."

Sadece merak olmadığını içten içe iyi biliyordum aslında ama neyse.

"Şöyle ki." dedi derin bir nefes almadan hemen önce. "O an bozulduğunu net bir şekilde söyleyebilirim sana. Bir afalladı sanki. Kendince sorgulamıştır neden buluştuğunuzu."

"Bana da sordu." dedim. "Buluşmadığımızı söyleyince de bir keyiflenmiş gibi geldi ama bilemeyeceğim."

Görünen şey kılavuz istemiyordu sonuçta.

"Bak işte!" dedi heyecanla. "Merak etmiş sizi. Rahatlamıştır kesin."

Dedikleri karşısında susmayı tercih edip gözlerine bakmaya devam ettiğimde attığı bir iki adımın ardından yanıma geldi ve "İkiniz de boş değilsiniz." dedi. "Kabul edin şunu." Hâlâ susmaya devam ettiğimde beklentiyle baktı. Evet, dememi bekliyordu. Fakat onun istediğini yapmadım ve yanından kaçarcasına uzaklaşıp mutfaktan çıktım, salona geçtim.

Ahmet ve Neslihan hâlâ filmi izlemeye devam ediyordu. Bakışlarımı onlardan çekip etrafta gezdirdim. Görüş alanıma yemek masasının üzerinde duran yapboz girdiğinde ise o tarafa doğru yöneldim. Sadece yarısı yapılmış bir yapbozdu. "Senin di mi bu?" diye sordum Neslihan'a bakarak. Bu akşam onun evindeydik. "Eğer öyleyse devam edebilir miyim?" Bana bakıp başını onaylarcasına salladıktan sonra tekrardan televizyona çevirdi bakışlarını.

"Zor ama." dedi Ahmet bana bakmadan. "O da devam edemediği için bıraktı zaten."

"Sorun değil. Böyle şeylerle oyalanmayı seviyorum." diyerek sandalyeyi çektim ve oturdum. Ardından da kenarda, kutunun içinde duran yapboz parçalarını önüme getirip içinden dört parçayı elime aldım ve yarısı yapılmış yapboza göz atmaya başladım.

Zordu sanki.

"Yaparım." diye mırıldandım. "En azından gidene kadar ilerlemeye çalışırım."

Fazla oyalanmadan elimde tuttuğum parçanın nereye uyabileceğini aramaya başladım. Şeklinden kenarlarda bir yere geleceği bariz bir şekilde belli olduğu için gözlerim orada dolaşıyordu. "Hemen kaçtın." diyerek içeri giren Hilal dikkatimi dağıtsa da fazla oralı olmayıp önüme döndüm. O esnada ise zil çaldı.

ÇIKMAZ SOKAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin