[0.2]

101K 3.7K 1K
                                        

[Mor ve Ötesi-Sultan-ı Yegâh]

***

İstekler...

Bitmeyen dünya dolusu istek. Her şeyden iyi olma, herkesten iyi olma isteği. Kısacası zirvede olmak. Ailemin tam da benden istediği şey buydu. Etraflarında bulunan her ebeveynin çocuğundan daha iyi olmamı istiyorlardı. Mesleğimde, arkadaşlık ilişkilerimde... Hatta giyimimde bile. Peki ben istiyor muydum?

Koca bir hayır!

Sürekli istemediğim şeyleri yaptırmışlardı bana. Benim fikirlerim hiçbir zaman değerli olmamıştı onlar için. Her defasında bakarız demişlerdi sunduğum fikirlere. Fakat hiçbir zaman bakmamışlardı. Her zaman olduğu gibi kendi fikirlerini kendi aralarında tartışmışlar ve sonucunda da benim için neyin iyi olduğuna karar vermişlerdi. Peki aldıkları fikirler benim için iyi olmuş muydu?

Yine koca bir hayır!

Mesela ben istediğim üniversitede istediğim bölümü okuyamamıştım. Çok içimde kalmıştı. Yapacağım mesleği bile onların seçmesi çok gururuma dokunmuştu zamanında. Hâlâ ara sıra aklıma geldiğinde onlara nasıl böyle bir fırsat verdiğimi düşünüp kendime kızıyordum. Belki öyle bir hataya düşmeseydim şu an hayalini kurduğum mesleği yapabilirdim.

"Serra, ne yapıyorsun burada bu soğukta?"

Duyduğum sesle düşüncelerimi bir kenarı bırakıp arkama döndüm. Annemdi gelen. "Hava alıyorum anne." diyerek olduğum yerde tamamen ona doğru döndüm. "Yoksa hava almak için de size mi sormalıydım?" Sorum üzerine biçimli kaşları çatıldı. Ne zaman bu tarz konuşarak bir şeyleri ima etmeye kalksam kızardı hemen. Zaten hiçbir zaman kabul etmemişlerdi bu durumu.

"Biz seni çok sıkıyormuşsuz gibi konuşma Serra. Ben, sadece bu havada burada durup hasta olmanı istemiyorum."

"Mazallah." dedim alayla. "Eğer hasta olursam büroya kim gider, davalara kim girer." Korkusu buydu onun. İşimi biraz boşlamaya kalksam aslan gibi kesilirdi hemen.

"İleri gidiyorsun, duygusuzmuşum gibi davranma."

"Peki." dedim derin bir nefes almadan hemen önce. "Davranmam."

Polemiğe girmek istemediğim için onu kendimce geçiştirdikten sonra yanından geçmek için bir iki adım attım. Fakat o an kolumdan tutarak durdurdu beni. "Bir şey soracağım." dedi ardından. Kolumu ondan nazikçe çekerken ne var dercesine salladım başımı.

"Dün gece nereden geldin?"

Sorduğu soru üzerine kaşlarım çatıldı. Dün gece eve geldiğimde onun ve babamın uyuduğuna adım kadar emindim. Nereden biliyordu ki dışarı çıktığımı?

"Sen, benim dışarı çıktığımı nereden biliyorsun ki?" diye sordum merakla. "Uyuyordunuz siz. Ne ara gördün?"

Bakışlarını benden kaçırdığında kaşlarım birleşmek istercesine daha çok çatıldı. "Anne, bir soru sordum." Sert çıkan ses tonum karşısında bakışları bana döndü. "Kamera kayıtlarına bakmıştım. Oradan gördüm." Aldığım cevap karşısında dudaklarım şaşkınlığın verdiği etkiyle aralandı. Kamera kayıtlarına bakmak da nereden çıkmıştı?

"Kamera ne alaka?" diye sordum sakin olmaya çalışarak. "Hem sen ne zamandan beri kamera kayıtlarına bakıyorsun ki ne alaka yani?"

"Allah Allah, bunun hesabını mı vereceğim sana?" deyip kollarını göğsünde bağladı. "Hem sen ilk önce benim soruma cevap ver. Nereden geliyordun o saatte? Niye evden çıkarken bize haber vermedin?"

"Şaka gibisin." dedim sinirle. Kaşları çatıldı. "Cidden şaka gibisin." Tekrardan söylediğim cümle karşısında bu sefer de sinirle soludu.

ÇIKMAZ SOKAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin