[Çağan Şengül-Kırlangıç]
***
Esen rüzgar saçlarımı uçuşturmaya devam ederken başımdaki bereyi biraz daha çekiştirip ellerimi montumun cebine koydum. Hilal ve Neslihan ile buluşacağım kafeye ilerliyordum. Arabayı biraz geride park etmek zorunda kaldığım için yürümek zorunda kalmıştım.
"Serra!"
İşittiğim sesle durup omzumun üstünden arkaya baktığımda tanıdık bir yüz karşıladı beni. Bahadır'ın arkadaşıydı bu. Harun.
Aramızdaki mesafeyi attığı üç dört büyük adımın ardından kapatıp yanıma geldiğinde gülümsedi ve "Selam." dedi. Ona aynı şekilde karşılık verdikten sonra ise "Yanımdan geçtin ama görmedin beni." demişti. "Doğrudur." diye mırıldandım. Önüme baktığım için görmemiş olmam gayet normaldi.
"Nereye gidiyorsun?"
"Geçen gün oturduğumuz kafeye."
"Bahadır ile mi buluşacaksınız?"
"Hayır." dedim omuz silkerek. Onların evinin tarafında olduğum için aklına ilk o gelmiş olmalıydı. "Anladım." diye mırıldandıktan sonra bakışlarını etrafta gezdirmeye başladı. Dudaklarımı aralamış "Görüşmek üzere." diyecekken bakışları tekrardan bana döndü ve derin bir nefes alıp verdi. Kaşlarım istemsiz bir şekilde çatışırken "Bir sıkıntı mı var?" diye sordum.
"Yok."
"İyi. Görüşürüz o zaman."
"Görüşmesine görüşelim ama nasıl görüşeceğiz?" diye sorduktan sonra histerik bir şekilde güldüm. "Sonuçta bunun için iletişim hâlinde olmalıyız değil mi?"
Gözlerimin içine beklentiyle bakarken ne istediğini anlamam zor olmamıştı. "Lafı çok döndürdün." dedim alayla. Mahcup bir şekilde tebessüm ettikten sonra "Uzun lafın kısası numaranı istiyorum işte. O gece isteyecektim ama nedense cesaret edemedim."
"Anladım." diye mırıldanıp kısa bir süre düşündüm. Harun, iyi birine benziyordu. Ona arkadaş olarak yaklaşabilirdim ama o aynı şeyi yapar mıydı emin değildim. Şu anki hâlleri, numaramı isterken kıvranması... Hiç de arkadaş gözüyle bakıyormuş gibi değildi. Ya da benim kuruntumdu. "Ee?" dedi merakla. "Hadi, vermeyecek misin numaranı?"
Sanırım kuruntu değildi ama yine de "Tamam." dedim. "Vereceğim." Zaten gündüzleri yoğundum. Akşamları da illa bir şeyler çıkıyordu. Çok sık bir araya gelir miydik, buluşma fırsatı elde eder miydik bilmiyordum.
"Süper." diyerek cebinden telefonunu çıkardıktan sonra bana uzattı. Uzanıp telefonu aldıktan sonra numaramı kaydettim. "Ben, seni ararım." dedi telefonu cebine koyarken. "Sen de kaydedersin." Başımı tamam dercesine salladıktan sonra tebessüm ettim ve "O zaman ben gideyim." diyerek ona el salladım. O da aynı karşılığı verdikten sonra arkama döndüm ve kafeye doğru ilerlemeye devam ettim.
Kısa süre içinde kafeye varıp içeri girdiğimde başımdaki bereyi çıkardım ve bakışlarımı etrafta gezdirdim. O esnada Hilal girdi görüş alanıma. Tek başına oturmuş telefonuna bakıyordu. Neslihan'ın nerede olduğunu düşünmeye başlarken yanına doğru ilerlemeye başladım. Vardığımda beni fark edip telefonu masaya bıraktı ve bir hışımla yerinden kalktı.
"Hoş geldin!"
Her zamanki neşesinin yine onunla olması tebessüm etmemi sağlarken "Hoş buldum." diyerek ona sarıldım ve karşısına geçip oturdum. Bereden dolayı dağılan saçlarımı da düzeltirken "Neslihan nerede?" diye sordum.
"Evden çıkarken misafirlere yakalanmış. Biraz onlarla oturduktan sonra gelecek."
"Anladım." diyerek oturduğum yerde arkama yaslandım ve "Buraya gelirken Harun ile karşılaştım." dedim. Ellerini masaya yaslarken "Konuştunuz mu? Konuştuysanız da ne konuştunuz?" diye sordu. Dudaklarımı aralamış cevap verecekken konuşmaya devam etmesi araladığım dudaklarımı kapatmama sebep olmuştu.
