Gripin-Durma Yağmur
***
Önümde duran tabağa boş boş bakarken derin bir nefes aldım. Hiç iştahım yoktu. Kafam iki gündür o kadar doluydu ki ne yediğimden ne içtiğimden anlamıştım. Bu iki günde Serkan beni birçok kez aramış ve resmen alay edercesine konuşmuştu. Ben de dayanamayıp her yerden engellemiştim. Keşke telefondan engelleyebildiğim gibi hayatımdan da engelleyebilseydim onu.. Sorun sadece bu da değildi. İki gün önce Bahadır, sevgili rolü yapmayı kabul etmişti ama ben o akşam eve geldikten sonra ona öyle bir teklif sunduğum için nedense çok pişman olmuştum. Sürekli keşke yapmasaydım, diye söylenmiştim kendi kendime. Fakat artık her şey için çok geçti.
"Serra, neden yemeğini yemiyorsun?"
Babamın sorusu beni düşüncelerimden ayırırken bakışlarımı ona çevirdim. "Pek iştahım yok." Elinde tuttuğu çatalı bırakıp oturduğu yerde arkasına yaslandı. "Erkek arkadaşınla konuştun mu?" Tam olarak olmayan erkek arkadaşımla neyi konuşmam gerektiğini bilmiyordum. "Neyi?" diye sordum kısık çıkan sesimle. "Onunla tanışmak istediğimi ona söyledin mi?" Başımı onaylarcasına sallamakla yetindim sadece.
"Güzel, o zaman yarın akşam gelsin."
"Ne, yarın akşam mı?"
Kaşları çatıldı. "Ne demek ne?" diye sordu sorgularcasına. "Yarın gelsin, bekliyorum." dedi net bir dille. "Ama çok erken." İstiyordum ki hiç gelmesin. "Ne zaman tanışacağız kızım, düğünde mi?" Kaşlarım çatıldı.
Ne düğünü baba, ne düğünü?
"Bu arada annesi ve babası ne iş yapıyormuş öğrendin mi?"
Bakışlarımı anneme çevirdim. Onun için en önemli şey buydu zaten. "Babası emekli öğretmen. Annesi de emekli banka memuru." dedim. "İyi bari." diye mırıldandı kendi kendine. "Fakir sayılmazlar." Kaşlarımı çatarak baktım anneme.
"Anne, o ne demek?"
"Kızım, ben senin iyiliğin için diyorum." Tabii tabii dercesine başımı salladım. Kesin. "Peki erkek arkadaşın ne işi yapıyor?" Bu sefer de babama döndüm. "Bir ofiste çalışıyor." dedim. Yalan değildi. Bahadır kendisi söylemişti. "İyi bakalım." dedi babam. "Yarın gelsin de görelim bakalım kimmiş." Hiçbir şey demeden oturduğum yerden kalktım. "Size afiyet olsun." diyerek ayrıldım yanlarından. Bahadır'ı arayıp haber vermem gerekiyordu. İyi ki o gece akıl edip numarasını istemiştim. Yoksa öbür türlü Hilal'den falan istemem gerekecekti. Uzun iş.
Odama girdiğimde yatağın üzerinde duran telefonu elime aldım ve rehbere girdim. İsmini bulup tıkladıktan sonra da telefonu kulağıma koydum. Üçüncü çalışta açmıştı. "Alo?" Sesini duyunca vücudumun gerildiğimi hissettim.
"Alo?"
Tekrardan konuştuğunda "Merhaba. Rahatsız etmiyorum di mi?" diye cevap verdim.
Saat o kadar geç değildi ama ne yaptığını bilemezdim tabii. "Hayır, bir şey mi oldu?" Sanırım hemen konuya girsem iyi olacaktı. "Babam yarın tanışmak istiyor. Müsaitsen yarın akşam bize yemeğe gelir misin?" Cevap vermedi. Düşünme aşamasında olmalıydı.
"Müsaitim. Gelirim. Adresinizi atarsın."
"O hâlde yarın görüşürüz."
Hiçbir şey demeden telefonu kapattığında afallasam da kendime geldim ve telefonu komodine koyduktan sonra yatağıma uzandım. Babam ve annemle tanıştıktan kısa bir süre sonra aileme ayrıldığımızı söyleyecektim ve böylelikle bu sevgili işi de kapanmış olacaktı. O zaman Serkan şimdi ki gibi yine peşinde dolaşacaktı belki ama maalesef ki yapacak bir şeyim yoktu. Bahadır ile sevgili işini uzun süre sürdüremezdim. O da istemezdi. Bu yüzden de en iyisi kısa düre içinde her şeyi hâlletmekti.
