[3.7]

44.3K 2.2K 509
                                    

Can Koç-Gökyüzünü Tutamam

***

Serra Yücel

Vücudumda hissettiğim ağrılar yüzümü buruşturmama sebep olurken uzandığım yatakta doğrulmaya çalıştım fakat güçsüzlüğüm sebebiyle bu basit harekette bile başarısız oldum. Hareket edemeyeceğimi anlamam üzerine başımı oflayarak sola doğru çevirdim, gözlerimi kapattım.

Gözlerimi kapatır kapatmaz dün akşam olup bitenler hücum etti aklıma. Kaza anını birebir hatırladığımı söyleyemezdim. O anlar çok silikti kafamda. Sadece direksiyon başında kastı engellemek için cebelleştiğim andan üç beş saniyesini hatırlıyordum. Ondan sonrası benim için koca bir karanlıktan ibaretti.

Bu anları düşünmeye, hatırlamaya dalmışken aniden açılan kapıyla olduğum yerde sıçradım ve gözlerimi açtım. Görüş alanıma annem girdi. Kısık çıkan sesimle "Keşke biraz daha yavaş açsan şu kapıyı." dedim. "Korktum."

Söylediğim cümleleri duymamazlıktan gelerek içeri girdi ve kapıyı kapatıp yanıma geldi. Ardından da "Bu Bahadır'ın hakkı hiç ödenmez." diyerek yatağın yanında duran sandalyeye oturdu. Duyduğum bu isim, ona hissettiğim siniri anlık zirveye ulaştırırken kaşlarımı çattım ve "Ne alaka?" diye sordum.

Bahadır'a kızgın ve kırgındım. Kırgınlığım her şeyden daha ağır basıyordu tabii. Bu yüzden ne adını duymak istiyor ne de onu görmek istiyordum. Çünkü gördüğüm an baba söylediği şeyler kulaklarımda yankılanmaya başlayıp beni oldukça kötü hissettiriyordu.

"Dün gece hastane bahçesinde sabahladı çocuk. Yetmemiş gibi gecenin bir yarısı eve gidip Ayşe ablandan eşyalarını aldı. Sabah da senin için kahvaltılık bir şeyler getirmiş. E tabii bizi de ayırmamış."

Kaşlarım olabildiğince çatılırken "Niye o gidiyor?" diye sordum. "Başka insan mı kalmadı? Hadi diyelim yok ikinizden biri gitseydi anne. Onu niye yolluyorsunuz?"

"Kızım, baban ve ben dün geceden beri üzüntü ve uykusuzluktan perişan olduk. İnan ikimizin hâli yoktu. Biz de mecbur ondan rica ettik. Her ne kadar onun da durumu bizden farksız olmasa da sağ olsun kırmadı bizi. Gidip ne istediysek getirdi."

Bu yaşanmış duruma daha fazla karşı çıkmanın bir ipe yaramayacağını fark etmemle bakışlarımı annemden çekip perdesi açık olan pencereye doğru döndüm. Annem, dün gece Bahadır'ın hastane bahçesinde sabahladığını söylemişti. Ve hatırladığım kadarıyla da dün geve hava epey bir soğuktu.

Üşümüş müydü acaba?

İnce düşüncem karşısında sıkıntıyla oflarken kendime de kızmayı ihmal etmedim. Ona bu kadar kızgın ve kırgınken nasıl hâlâ onun üşüyüp üşümediğini düşünecek bir hâlde oluyordum? Gerçekten birini sevmek böyle bir şey miydi? Ne olursa olsun onu düşünmenin önüne hiçbir şey geçemiyor muydu?

"Seni görmek istemişti aslında ama uyuduğun için rahatsız etmedi."

Annemin cümlesi tekrardan ona dönmeme sebep olurken "İyi olmuş." dedim sinirle.

"Serra, Bahadır'a karşı neden böylesin?"

Cevap vermedim. Nasıl anlatabilirdim ki olan biteni?

"Bir şey mi oldu aranızda?"

"Hayır." diyebildim sadece. "Peki." dedi o da. Eğer şu an bu durumu üsteleyip beni sıkıştırmıyorsa kesinlikle içinde bulunduğum bu hâldi sebebi. Eminim ki buradan çıktıktan sonra bu konuya geri döner, ne olduğunu anlamak için ısrarda bulunurdu.

Annem, oturduğu yerden kalkıp masanın üzerinde duran poşetleri alırken "Hadi bakalım." dedi. "Bir şeyler yemelisin artık."

"Ne bunlar?" diye sordum poşetlere bakarak.

ÇIKMAZ SOKAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin