Abisiyle uçağa binerken, Arda kardeşinde bir durgunluk olduğunu fark etti.
'Galiba Koray'dan uzak kalacağı için, böyle hissediyor.' diyerek üstüne gitmedi.Yolcu koltuklarına geçtiklerinde, Ebru başını abisinin omzuna koydu, Arda gülümseyerek onun başına öpücük kondurdu.
"Yoruldun mu tüm gün evde?" derken başını salladı kardeşi. Sonra çantasına elini uzatıp, Umut'un verdiği zarfı abisine gösterdi.
"Umut geldi bugün. Bunu verdi" dediğinde, Arda merakla alıp zarfı açtı. Çeki görünce tiksintiyle baktı. Zarfa geri koyup kızın çantasına koydu.
"Ne çirkin durumların içinde kalmışsın kızım sen..." diyip bir süre sustu ve kardeşine döndü.
"Aslında o şerefsize hesap sormanın zamanı geldi de geçiyor, geç bile kaldım" dediğinde, genç kız abisinin koluna yapışıp daha çok sığındı ona,
"Bırak ne hali varsa görsün. Bebekleri doğmuş. Yapabilecekse baba olsun çocuğuna... Ben artık intikam falan istemiyorum. Tek istediğim, sessiz, sakin huzurlu bir hayat... Hem sen varsın ya yanımda, bütün çirkinlikler gitti artık" dediğinde Arda esprili bir dille,
"Bir de Koray var" dedi. Ebru
"Yaa abi" derken abisi gülüyordu.Koray'a da kızgındı Ebru. Ona güvenmiyormuş gibi davranmıştı. Madem Umut'un geldiğini görmüştü, neden yukarı çıkıp yanında olmamıştı ki?
Onu sürekli reddettiği için kendini suçluyordu ama, şimdi 'Oh olsun' diyordu.
'Sürünmeye devam et Koray efendi!' diyordu içinden.Uçak Adana'ya indiğinde, saat 9 olmuştu, buradan Arda'ların Mersin'deki evine gitmek de bir saati bulurdu.
Abisiyle çıkışa yürüdüklerinde, onları bekleyen Göktuğ el salladı. Arda ona selam verip elini indirdi. Yanlarına yaklaştıklarında Arda, elindeki küçük valizi yere bırakıp kardeşine sarıldı.
"Naber koçum?" diyerek sırtına vurdu.
"İyidir abi, hoş geldiniz" dedi ve abisinden ayrılıp, Ebru'ya sarıldı."Hoş geldin kızkardeş" derken Ebru küçük bir kahkaha attı
"olup, bulduk küçük abi" dedi.
Ebru'nun valizini elinden alan Göktuğ, abisininkine de uzandı. Arda ona engel olup,
"Gerek yok Göktuğ, ben hallederim. Kızımız daha yorgun" diyerek Ebru'yu işaret etti. Genç adam onun yanağını sıkıp,
"Kıyamam sana, evde abini beklerken yoruldun mu sen?" dediğinde Ebru onun eline vurdu."İnan bilmek istemezsin" diye gülerken, Göktuğ bunun arkasında bişey olduğunu ve ilk fırsatta soracağını bir kenara yazdı.
Bir saate yakın süren yolculuktan sonra, sonunda eve gelmişlerdi. Göktuğ ve Arda, bu süre içinde sürekli sohbet halindeyken, Ebru suskundu.
Düşününce buraya gelmek çok iyi olmuştu. Eğer şuanda İstanbul'da olsaydı, evde kendi kendine kurup duracaktı, ama şimdi abisinin ailesiyle kafası dağılırdı en azından, yarın da dedesine giderdi.
Kapıda onları karşılayan Ece, Arda'ya bakıp,
"Oğluşum mu gelmiş beniiimm" diye sarılırken, Göktuğ kıskanç bir edayla,
"Hatırlarsan oğluşunu ben getirdim anneciğim" diyerek içeri girdi. Evdekiler bu duruma gülerken,
"Gökçe'yle ikiz olmasam, evlatlık olduğumu düşüneceğim" dediğinde Kerem ona ters bir bakış attı.
"Benim gençlık fotoğrafımı eline al, sonra aynaya bak, dna testi yapmış olursun" diyince, babasına ne kadar benzediğini unutmuş Göktuğ, farkına vardığı şeyle gülümsedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BENİ AŞKA İNANDIR
Teen FictionBir okurumun tavsiyesi üzerine "YENİDEN SEV" den Selim'in kızının hikayesini yazmak istedim ve farklı bir kurgu ortaya çıktı, işte konusu; "Annesinin hatalarından utanarak büyümüş bir kız ve yanlış yapmamak için mutsuzluğa gömülmüş durumda... İkis...