Ertesi sabah, abisinin ailesiyle çabucak bir kahvaltı yaptı Ebru.
"Hayırdır Ebru, bir yere mi yetişeceksin?" diye babacan bir tavırla ona gülümsedi Kerem.
"Bugün Koray'ı dedemle tanıştıracağım, gidip bir ön hazırlık yapayım Kerem abi" dedi. Arda ona gülümseyip,
"Acele etme canım, Göktuğ büroya geçmeden bizi bırakır, di mi?" dediğinde genç adam başını sallayıp,
"Tabi abi, bırakırım." derken, Gökçe telaşla başını sofradan kaldırdı."Ben napıcam, müvekkilim gelecek büroya, geç kalırım seni beklersem." derken, Kerem kızına gururla baktı. Onun iş aşkını çok takdir ediyordu.
"Kızım cırlama hemen, Doruk'un yolunun üzeri değil mi? Ara gelsin alsın seni giderken?" diyen Göktuğ'a göz devirdi genç kız.
"Yol boyu o uyuzu çekeceğime, taksiyle giderim daha iyi." derken Ece sabır dilenircesine başını yukarı kaldırdı.
"Neyiniz geçinmiyor çocukla anlamıyorum doğrusu?" dediğinde Gökçe omuz silkti.
"Gıcık çünkü anneciğim, sanki bilmiyorsun. Şimdi bineceğim arabasına, başlayacak kız muhabbetine salak salak. Sonra bana sataşacak, ben de ağzına-" derken babasının kendine imayla bakmasıyla,
"Vuracağım, ağzına vuracağım baba, neyse sustum." diyerek kahvaltısına döndü.
Ebru, Arda ve Göktuğ onları gülerek izliyor, Gökçe'nin böyle çıkışlarıyla çok fazla eğleniyorlardı.
*
Sabahın erken saatlerinde kalkıp, kahvaltısını yaptıktan sonra, kendini dışarı atmıştı Koray.
Bir alışveriş merkezine gidip, bugünkü planı için harekete geçti. Önce bir kuyumcuya uğradı. Ebru'nun beğeneceği bir yüzük baktı. Görevli adam, önüne iki tane kutu bıraktı. Bir sürü göze hoş görünen yüzükler vardı ama, o farklı bir şey istiyordu.
"Klasik tektaş olsun istemiyorum aslında, daha kişiye özel tasarım olsun istiyorum" dediğinde adam ona,
"Bir dakika o zaman, hemen geliyorum" diyerek bir kapıdan içeri girdi ve çok geçmeden, elinde bir tane kutuyla döndü.
İçinde birkaç tane yüzük vardı ve diğerlerinden daha değerli oldukları çok belliydi.
"Bunlar en özel ürünlerimiz" diyen adama başını sallayıp, incelemeye başladı Koray.
Önce su damlası şeklinde olanı aldı eline, sonra yıldız şeklinde olana baktı. Kararsız kaldığında, sağ köşedeki kalp şeklinde olan yüzüğü eline aldı.
"Budur" derken, aradığını bulmanın sevinci, sesine yansımıştı.
Alışveriş merkezinden çıktığında, vakit öğlene yaklaşmıştı. Akşamüstüne kadar, sürprizi hazır olacaktı ve Ebru'yu tam saatinde oraya götürebilmeliydi.
Otele gidip üzerini değişmeli ve genç kızın dedesiyle tanışmalıydı artık.
Siyah kot pantolonunun üzerine, koyu yeşil gömleğini giyip saçını düzeltti.
Siyah deri ceketini eline alıp otelden çıktı. Hava ılıktı. Şimdi İstanbul'da olsa, bu halde donardı ama, Mersin'in ılık havasıyla deri ceketini bile giymesine gerek kalmamıştı.
Ebru'ya adresi mesaj atmasını söylemişti ve mesajdaki adrese giderken, önce bir çiçekçiye uğrayıp çiçek aldı. Bir de tatlı alsa iyi olacaktı.
*
Babaannesi ve dedesine, biriyle birlikte olduğunu ve kendileriyle tanışmak istediğini söylediğinde, dedesi şaşırsa da yanlış anlaşılmamak için bişey dememişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BENİ AŞKA İNANDIR
Ficção AdolescenteBir okurumun tavsiyesi üzerine "YENİDEN SEV" den Selim'in kızının hikayesini yazmak istedim ve farklı bir kurgu ortaya çıktı, işte konusu; "Annesinin hatalarından utanarak büyümüş bir kız ve yanlış yapmamak için mutsuzluğa gömülmüş durumda... İkis...