Yine bir haftasonu sabahı, işe gitmeyeceğinin rahatlığıyla, uyuyan karısını izliyordu Koray.
Sekizinci aya giren Ebru'nun, hamileliğin verdiği kilolarla, tatlı bir tombulluğu vardı ama, güzelliği azalmak yerine daha da artmıştı.
Bir de kız çocuğu annenin güzelliğini alır derlerdi, oysa bu kadın gittikçe daha da güzelleşiyordu.
Saatine bakıp ayaklandı ve elini yüzünü yıkadıktan sonra, mutfağa geçip kahvaltı hazırlamaya başladı.
Ebru, aylardır bebeği için yumurta yemekten bıkmıştı, ama sağlıklı olmak için bırakamıyordu da.
Koray da bu yüzden, her gün farklı bir şekilde hazırlamayı teklif etmişti ona. Şimdi peynir rendeleyip, çırptığı yumurtayı, afiyetle yiyeceğini düşünerek pişirmeye başladı.
Hamileliğin son aylarını ailesinin evinde geçirseler de, haftasonları karısıyla başbaşa olmak istediği için kendi evlerine geliyorlardı.
Kış güneşinin vurduğu, camın önündeki masaya, kahvaltılıkları dizip karısını uyandırmaya gidecekken, salonun kapısına yaslanmış, kendini izleyen Ebru'yu görünce aşkla gülümsedi.
Kırmızı hamile pijamasıyla çok şirindi.
"Günaydın canım, bu gece iyi uyuyabildin mi?" derken, Ebru yavaşça ona yaklaşıp, yanağına öpücük bıraktı kocasının,
"Günaydın aşkım, maalesef gece yine bel ağrısından uyuyamadım, sabaha karşı dalmış olabilirim" dediğinde Koray ona üzülerek baktı.Yedinci aya girdiklerinden beri, Ebru'nun bel ağrısı şikayeti vardı ve Dilara bunun normal olduğunu söylemişti. Ama yine de, geceleri ağrıdan uyuyamayan karısı için, elinden birşey gelmemesi onu üzüyordu.
"Keşke elimden bişey gelse" derken Ebru ona gülümsedi.
"Masaj yapmaktan başka çözüm yolu yok, ellerin dert görmesin, bu sayede rahatlıyorum" dediğinde, adam gülümseyip, yaramaz bir edayla dudaklarına eğilip, derin bir öpücük bıraktı.
"İstediğin masaj olsun bitanem." diyerek kadını kahvaltı masasına yönlendirdi.
Kahvaltıdan sonra, yine Ebru'nun elindeki listeden isim bakıyorlardı. Aylardır bir isimde karar verememişlerdi.
"İkimizden birinin ismine yakın bir isim olsun diyorum ama, uygun bişey yok galiba" diye mızmızlandı Ebru. Koray ona gülüp düşündü.
"Oysa ilk bakışta bir sürü isim gözüme çekici gelmişti ama, şimdi güzel kızıma en güzel ismi bulmak için kararsız kalıyoruz." dediğinde, Ebru aklına gelen şeyle yerinde doğrulup, Koray'a baktı.
"Kerem abi, Ece ablayı 'gökyüzüm' diye sevdiği için, ikizlerine de Gökçe ve Göktuğ ismini koymuş, aşka bakar mısın?" diyince Koray ona gülümsedi.
"Ben de sana güz gülüm diyorum, güzgülü ya da yazgülü mü koysak kızımızın adını?" derken Ebru alaylı bir bakışla baktı ona,
"Kızım kış bebeği olacak babası, nasıl yazgülü diyelim ona?" derken, Koray onun haklılığıyla gülerek başını salladı.
Karısının elindeki listeyi alıp, isimlere ve anlamlarına tekrar baktı. M harfindeki isimleri incelerken, Ebru'ya bakıp gülümsedi.
"Melisa... Çok güzel bir isim değil mi? Melisa çiçeğini bilirsin, limon gibi ferah kokuya sahiptir. Sürekli yeşil kalan, sadece yeteri kadar sıcaklık sağlanmadığında, yapraklarını dökebilen bir bitkidir.
Melisa çiçeği, akşam saatlerinde güneşin batması ile açılarak etrafa çok güzel olan kokusunu yayar. Ardından güneşin doğuşu ile kapanan ve kokusunu yaymayı durdurur. Aşırı rüzgara maruz kaldığında, hassas yapısı ile kötü etkilenecek olan bir bitkidir. Çiçeğin özellikleri tıpkı senin gibi aslında..." dediğinde Ebru ona hayretle baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BENİ AŞKA İNANDIR
Teen FictionBir okurumun tavsiyesi üzerine "YENİDEN SEV" den Selim'in kızının hikayesini yazmak istedim ve farklı bir kurgu ortaya çıktı, işte konusu; "Annesinin hatalarından utanarak büyümüş bir kız ve yanlış yapmamak için mutsuzluğa gömülmüş durumda... İkis...