...
"Rahat ol bitanem, seni hiçbir şey için zorlamıyorum. Yeter ki elimi bırakma, hep yanımda kal, bana böyle bak. Tertemiz, dupduru kalbin. El değmemiş madenleri andıran gözlerin. Günaha girmemiş dudakların... Hiç değişmesin hep böyle kalsın. Benimle kalsın"...
Gece yatağına yattığında, hâlâ kulaklarında çınlıyordu bu cümleler.
Bu sabah kahvaltıdan sonra, Koray'la o huzur dolu bahçede geçirdiği anları düşündü. Çok değerliydi onun için.
Bugüne dek, kimseye anlatmadığı kadar açık bir şekilde dökmüştü içini ona...
Umut'a da anlatmak istemişti zamanında, ama ondan bir adım görmeyince, annesinden öğrendiklerinin ona yeteceğini düşünmüştü...
Oysa Koray öyle değildi, ağzından çıkan her söze kıymet veriyordu. Konuşurken gözlerinin içine bakıyordu. Üzüldüğü zaman sarıp sarmalıyor, iyileştiriyordu.
Seviyordu hem de... Çok güzel seviyordu. Tüm bedeniyle seviyordu, elleriyle, gözleriyle, dudaklarıyla seviyordu...
Aslında düşününce, küçükken hayalini kurduğu adamdı Koray. Yaşı ilerledikçe hayal kurmayı bırakmıştı, ya da sevdiğini sandığı eski kocasından sonra, bırakmıştı hayal kurmayı...
Ama Koray ile arasındaki duvarları kaldırdıktan sonra, onunla ilgili hayaller kurabiliyordu.
Haline güldü biraz...
Daha 25 yaşındaydı ama, başından bir evlilik geçmişti. Gerçek aşkı boşandıktan sonra bulmuştu. Kendinin yaşında, hâlâ hayatına kimseyi almamış kızlar da vardı, ya da evlenmek için erken olduğunu düşünenler...
Ebru'nun en büyük hatası, evliliği kurtuluş olarak görmesiydi.
Babaannesinden, geçmişteki acı gerçeklerden kaçıp, kurtulmak istemişti ama başka bir yara eklemişti yaralarına...
Evlilik, kendini hazır hissetmeyen biri için büyük bir hataydı. Evlilik, bir kurtuluş olarak düşünen biri için, çıkmaz sokaktı. Başkasına inat uğruna yapıldıysa, evlendiği kişiye haksızlık, saygısızlıktı...
Ebru da Koray da bu seçeneklerden nasibini almış, kötü bir tecrübe edinmişlerdi. Neyse ki çok geç olmadan, birbirlerini bulmuşlardı.
Gözleri yavaşça uykuya teslim olacak zaman, odanın ışığını kapatıp, başucu sehpasındaki gece lambasını açtı.
Bir an, makyaj aynasının üzerinde duran, vazoya ve içindeki çiçeklere baktı.. Yine Koray'ın sesi çınladı kulaklarında,
"Ahh benim güz gülüm... Yaralı kuşum..."
"Seni seviyorum güz gülüm..."Hatrına düşen anlarla bile heyecanlandı. Aslında bugün, ona kendini anlatmayı planlamamıştı ama, herşey bir anda gelişmişti.
Biliyordu, Koray bahçeyi gezdirme bahanesiyle yalnız kalmak istemişti, ama hiç planlamadan ona içini döküp, gizli kapılarını atmıştı... Ve bir de, ona ilk gerçek öpücüğünü vermişti.
Sonrasında utanmıştı fazlasıyla, çünkü alışık değildi bu duygulara. Bahçede uzun bir süre oyalandıklarını düşünüp yukarı çıkmak için eve doğru yürürlerken, Koray kolunu kızın omzuna sarıp kendine çekmişti, yanağından derince öperken, pencereden Arya onlara seslenmiş ve Ebru yakalanmanın verdiği utançla, uzun bir süre onunla yüz yüze gelmekten kaçınmıştı.
Öğleden sonra evine gelmişti ve akşam için, abisinin sevdiği yemekleri yapmıştı.
Henüz Koray'la arasında geçenlerden ona bahsetmemişti, çünkü bunu nasıl söyleyeceğini bilmiyor, utanıyordu.. Galiba Gökçe'den bu konuda yardım alacaktı. Biraz daha zaman geçsin diye düşünmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BENİ AŞKA İNANDIR
Teen FictionBir okurumun tavsiyesi üzerine "YENİDEN SEV" den Selim'in kızının hikayesini yazmak istedim ve farklı bir kurgu ortaya çıktı, işte konusu; "Annesinin hatalarından utanarak büyümüş bir kız ve yanlış yapmamak için mutsuzluğa gömülmüş durumda... İkis...