MERHABA
bölüme başlamadan önce minik 1 anket yapıyoruz! bahisler açılsın
sizce bilek güreşi yapsalar kim kazanır jungkook mu namjoon mu?tarafınızı seçin🤔
bu kadardı iyi okumalar👋🏻sonda görüşürüz🐙
Sabah saat onu bulurken Jimin hala uyuyor, Jungkook da bir süredir onu izliyordu halinden memnun bir şekilde. Öyle güzeldi ki sevgilisi, sonsuza kadar sesi çıkmazdı böyle kalsalar.
Dağılmış sarı saçları, hafif büzülü dudakları ve minik burnuyla iç geçirmesine neden olacak kadar güzel görünüyordu.Parmaklarını yüzüne çıkarıp yavaşça yanağını okşadığı Jimin bu hareketle huylanmış olacak ki zaten bir süredir hafif olan uykusu tamamen kaybolmuş, gözleri aralanmıştı. "Günaydın güzelim," sarışın olan kolay ayılamadığı için önce birkaç saniye sessizce çıplak göğsü izlemiş ardından gerinerek sevgilisinin üstündeki kolunu daha da sıklaştırmıştı. "Günaydın."
Kafasını iyice Jungkook'un boynuna gömüp aldığı kokuyla tatlı bir mırıltı çıkarmıştı. Böyle uyanmak en sevdiği şeydi belki de. Huzurlu ve mutlu oluyor, genelde günü de iyi geçiyordu. "Biraz daha kalkmazsan açlıktan öleceğim bu arada." "Böyle iyi.."
"Anlamadım seni mi yiyeyim??" Jimin kendini tutamayıp kıkırdamıştı kendi taktiğini kullanmasına. "Olur." Melodili sesinin ardından hafifçe ısırılan omzuyla gülerek mızmızlanıp kafasını kaldırmıştı. "Burada mı yapacağız kahvaltıyı?" "Dışarıda yapalım, evde pek bir şey yok sanırım." "Tamam."
Jungkook son kez sevgilisinin yanağına uzun bir öpücük bırakıp kalkmıştı yataktan.Uyumadan önce zaten girdiği için duşa girme gereği duymadan sadece yüzünü yıkama ve dişini fırçalamayla yetinip hızlıca çıkmıştı banyodan. Jimin sırtını yatak başlığına yaslamış, sarıldığı yastıkla ayaktaki sevgilisini izliyordu. O kadar yakışıklı ve çekici görünüyordu ki dudağını dişlemişti istemsizce.
Jungkook da kendine hayran ve baygın bakışlar atan sarışını fark edip gülmüş ardından etrafa bakınmıştı bir şey arar gibi. "Bir sorunumuz var, Mingyu'nun tişörtleri bana olmuyor." Gece eşofmanlardan birini giymiş olsa da şimdi tişört bulamamasına göz devirmişti Jimin. "Cidden bunu düşünmedin mi? Bir şeyler getirmişsindir sanıyordum." "Buraya geçmek planımda yoktu?"
"Anahtarın yok mu? Git al." Jungkook olumsuz anlamda kaşlarını kaldırıp indirirken oflamıştı. "Bir anahtar var o da Yugyeom'da." "Bravoo. Gömleğini niye giyemiyorsun ayrıca?" Pes edip yatağa ilerlerken bir yandan da Mingyu'ya mesaj atıyordu kıyafet getirmesi için. "Dün biraz vahşi davranıp düğmelerini kopardın ya, hatırlıyorsan."
Jimin yanına yerleşen bedenle onu bekliyormuş gibi üstüne tırmanmıştı hızlıca. Kafasını koymadan önce çıplak göğsüne minik bir öpücük kondurdu genç olanın. "Canım sevgilim." Jungkook'un eli onun belini bulduğunda tişörtünü sıyırıp sırtında gezdirmeye başlamıştı parmaklarını.İkisi de huzurlu bir şekilde öylece uzanırken biraz bile şikayetçi değillerdi. Normalde zar zor böyle bir an yaratıyorlardı ve büyük bir fırsattı bu ikisi için de. İkisi de konuşmaya bile gerek duymazken ardı ardına mesaj gelen telefonuyla ofladı Jimin. Elbette hiçbir zaman rahat kalamayacaklardı..
Ekranda gördüğü babasının numarasıyla yüzünü ekşitirken 'neredesin' temalı mesajlarını görmezden gelip telefonu yatağa gelişigüzel bırakmıştı. "Bir şey mi oldu?" "Hayır, babam. Çok umurunda olduğum için beni kontrole gönderdiği adamları beni evde göremeyince şaşırmıştır." "Neden yapıyor ki bunu?" demişti Jungkook sesindeki meraklı tınıyı gizleme gereği duymadan.
Aslına bakarsan o da bilmiyordu nedenini. On sekiz yaşına bastığı gün ayrı eve çıkacağını söylemiş, babası sadece kafasını sallamakla yetinip okuduğu gazeteye geri dönmüştü.