9

4.7K 461 192
                                    



"Çok zor ya, olmuyor." Jungkook hemen pes edip yanaklarını şişiren Jimin'e bakmıştı. "Hayır yaparsın aslında. Çok kolay." "Mola verelim?" "Jimin beş dakikada bir mola vermek istiyorsun?" "Ama sen de izin vermiyorsun?" Uzun olan karşısındaki inatçı ve huysuz çocuğa karşı kazanamayacağını anlayıp ellerini havaya kaldırmıştı pes eder gibi. "Tamam mola, uğraşamayacağım."

Dünyadaki en zor şeylerden birinin Jimin'e konu anlatmak olduğuna o gün karar vermişti. Ve mümkünse bir daha bu işe girişmemeye de. Jimin mutfağa bir şeyler getirmeye gitmişken o da masadan kalkıp krem rengi yumuşak görünen koltuklara geçti. Açıkcası karşısına elli ev getirilse bu evin Jimin'in olduğunu bulabilirdi. Jimin'in hem sevimli hem seksi kişiliğini sonuna kadar yansıtıyordu.

Gözü pastel renkli duvarlardan sarı olandaki polaroidlere kayınca onları incelemeye başladı. Jimin'in kameralar için yaratıldığının kanıtı gibiydi fotoğraflar. Tüm dişlerinin ortaya çıktığı, içtenlikle güldüğü birkaç fotoğrafı başkasının çektiği belliydi. Jungkook'un içinde hissettiği anlamsız merak onu rahatsız etse de düşünmemeyi seçti bunu. Kim çektiyse çekmişti, onu ilgilendiren en son şey bile değildi bu.

"Beğendin mi bir fotoğrafçı olarak? Söyle bakalım." Bakışlarını daldığı fotoğraflardan elinde iki bardakla ona doğru gelen Jimin'e kaydırdı gülerek. "Başarılı." "Sen de çekersin eklerim artık oraya??" Jungkook Jimin'in minik oyununu anlayıp konuştu oyuncu bir tonda. "Sanmam." Ama Jimin düşünceli bir şekilde ciddileşmişti. "Sebebi ne? Birilerini çekmeyi sevmemenin yani." Uzun olan kendine merakla bakan gözlerle kafasını hafifçe yana yatırdı. "Pek de önemli ve mantıklı bir sebebi yok aslında..duysan saçma dersin muhtemelen. Benim bir şeylerden sonra kendime verdiğim bir söz diyelim."

Jimin, karşısındaki çocuğun ağzından kolayca dökülen sözlerin ardında hissettiği üzüntüyü görebilmişti. Hatta arkadaşının üzüntüsü onun da içini burkmuştu. Düşünmeden koltukta ona doğru yaklaşıp boynuna doladı kollarını.

Jungkook başta şaşırsa da karşılık vermişti. "Ne oldu birden?" "Sarılmak istemiş olamaz mıyım?" Çenesini sarışın olanın omuzuna yaslamadan önce mırıldandı. "Sorun yok." Cidden yoktu, burnuna dolan tatlı koku kafasını boynuna doğru yaklaştırma isteğiyle dolup taşmasına neden olsa da kıpırdamadı. Kendine verilen sürenin bitmesini bekledi sadece.

Birkaç dakika sonra geri çekilen Jimin ayrılmadan önce Jungkook'un yüzünü buruşturmasına neden olacak sulu bir öpücük bırakmıştı yanağına. "Jimin.." İğrenir gibi çıkan sesi Jimin'in kıkırdamasına neden olmuştu sadece. "Sürekli hijyenik yaşayamazsın Jeongguk." "Mutlu ve hijyenik bir şekilde yaşıyordum aslında senden önce." "Neyseki artık ben varım." "Neyseki." Gülümseyerek söylediği şey Jimin'i de gülümsetmişti.

"Ne zamandır tek yaşıyorsun?" "Altı senedir." Jungkook öylesine sorduğu soruya aldığı cevapla şaşırmadığını söylese yalan olurdu. "Küçükmüşsün." Jimin birkaç saniye düşünür gibi yapıp mırıldandı. "On sekiz çok da küçük değil bence..babam vicdanını rahatlatmak her şeyimi fazlasıyla karşılıyor zaten..kolay oldu yani."

Jungkook bunun altında bir şeyler olduğunu anlasa da sorgulamamıştı. Aslında daha çok Jimin'in kendisini ailevi şeylerini anlatacak kadar yakın gördüğünden emin değildi. "Ben de isterdim aslında ama her  eve çıkmak istediğimi söylediğimde annem ayılıp bayıldığı için pek gerçekleşemiyor." Jimin kıkırdamıştı. "Sende tam annesinin oğluşu tipi vardı zaten." Jungkook duyduğu eğlenen ses ile gülmüştü alayla. "Hadi ya? Öyle mi?" "Aynen öyle. Terlediğinde sırtına havlu bile koyduruyorsundur." Jungkook şaşırmış gibiydi. "Alnımda mı yazıyor yoksa?" Jimin dalgasına söylediği şeyin doğru çıkmasıyla gülmeye başlamıştı. "Cidden söylememiştim bile?"

art loversHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin