"Sulugöz oldun resmen," Jungkook dolu gözlerine tezat bir şekilde gülerken "Sağ ol," demişti eskisinden daha iyi olan sesiyle. "Midem bulanıyor sizi böyle gördükçe." Karşılarında oturan Yugyeom alaylı bir tonda kafası bir süredir Mingyu'nun omuzunda olan Jungkook'a ithafen konuştuğunda yastık yemişti çok geçmeden. "Jimin'e foto atayım da kıskansın bari.""Yok şimdi atma, buraya gelecek zaten yarım saate çıkar o zaman atarsın. Provada şimdi..ağladığım belli oluyordur odaklanamaz falan." "İnanılmaz," demişti Yugyeom telefonunu cebine geri koyarken. "midem bulandı fazla düşüncelilikten." "Bu kadar büyük konuşma, ileride fena düşeceksin elime." Koltukta iyice yayılırken arkadaşının alaylı sesine göz devirmişti. "Sanmam," Sahiden de hiç ciddi bir ilişkisi olmamıştı o zamana kadar ve yakın gelecekte de olacağını sanmıyordu pek.
"Ee nerede kalacaksın gece?" Jungkook Mingyu'nun sorusuyla gözlerini kapatırken "Sevgilimde," demişti. "kurtuldunuz benden." "Of ağla bir de, drama kraliçesi." "Ağlıyorum zaten iki saattir." "Doğru, pardon."
"Sizce annem neye kızdı en çok? Yani...sevgilimin erkek olmasına mı yoksa Jimin olmasına mı? Eğer ikinciyse belki affeder?" Sona doğru kısılan sesi odadaki iki arkadaşını da üzse de bir süredir yaptıkları gibi ortamı neşeli tutmak adına şakaya vurmayı seçmişlerdi. Komik bir tonda "Ben olsam Jimin olmasına kızardım." Diyen Yugyeom bile o an belki de ilk defa Jimin'e herhangi kötü bir şey hissetmiyordu.
Ona ters gitmesinin de belli bir sebebi yoktu aslında. Sadece başta cidden arkadaşını üzdüğü ve dengesiz hareketleri olduğu için haz etmiyor olsa da sonra sonra Jungkook'a ne kadar iyi geldiğini fark etmişti. Şu an ise hisleri nötr olsa da uğraşmak eğlenceli olduğu ve karşılık aldığı için devam ediyordu işte.
Üçlü bir şekilde şakalaşıp konuştukları, daha çok Mingyu ve Yugyeom'un Jungkook'un kafasını dağıtmaya çalıştığı yaklaşık yarım saatin ardından duyulan neşeli "Ben geldim!!" sesiyle üçü de kapıya döndüğünde Jimin'i görmüşlerdi. "Annem mi açtı kapıyı?" Kafasını sallayıp düşündüğünden daha da dağınık olan odada yerdeki eşyalara basmamaya çalışarak ilerlerken "Evet," demişti sarışın olan. "İnanmıyorum Jungkook odana pis derken abartıyor sanmıştım..daha kötüymüş." "Asıl sen abartıyorsun şu an, mis gibi oda işte." Cevap olarak çevreye bakarak yüzünü buruşturduğunda sonunda ulaştığı koltuğa, sevgilisinin yanına oturmuştu.
"Sevinmedin mi beni gördüğüne? Sessizs-" kendi neşesine tezat bir şekilde durgun olan yüzü bulan gözleriyle cümlesine devam etmemiş, endişeyle bedenini Jungkook'a döndürmüştü. "Hey, bir sorun mu var?" Genç olan ağzını açmış, bir şey diyecekken vazgeçip sarışın olanı kendine çekmişti. Fakat Jimin hala bir şey anlamadığında sorar gibi Yugyeom ve Mingyu'ya baktı birkaç saniye.
"Biz aşağıdayız, inersiniz sonra." Cevap vermek yerine giden ikili endişesini daha da arttırınca sıkıntılı bir nefes verip geri çekilmişti hafifçe.Şimdi yüzleri arasında az bir mesafe varken gözleri buluşmuştu. "Bebeğim, korkutuyorsun beni, ne oldu?" Jungkook gergince birkaç saniye beklemiş, ardından dolan gözlerini saklama gereği duymadan dudaklarını sevgilisinin yüzüne bastırmıştı kısaca.
Arkadaşları bir süredir yanında olsa da bir yere kadardı ve anne-babasının sözleri aklına geldikçe daha da yalnız ve her şeye yabancı hissediyordu kendini. Fakat şimdi Jimin'i görmek tahmin ettiğinden daha da iyi gelmiş, sıcak hissettirmişti."Jungkook, anlatmazsan ben de ağlarım," sesini tehditvari tutmaya çalışsa da sesi titrerken zor olmuştu bu. En son derin bir nefes verip geri çekildi genç olan. "Seni görmek iyi geldi sadece..önemli bir şey değil sanırım..annemlere söyledim sadece." Jimin birkaç saniye duraklamış doğru anladığına emin olmak istemişti. "Neyi?" "Bizi, sevgilim olduğunu."