"Jimin? Nasılsın harika olmuşsun bugün???" Jimin beklemediği iltifatla şaşırsa da yüzüne özgüvenli bir gülümseme yerleştirmişti. "Teşekkür ederimm ve iyi sen nasılsın?" tatlı sesi karşısındaki çocuğu da güldürmüştü.
"Ben de iyi işte ve cidden kalmak isterdim ama şimdi derse girmem lazım sonra konuşuruz, görünce bir selam vereyim dedim." "Konuşalım ama, unuttun beni." "Yazacağım." Onaylar gibi kafasını sallayıp, geri geri adımlayan Jisung'a el sallamıştı.Bir ara yakın arkadaş olsalar da daha sonra kendiliğinden konuşamamaya başlamışlardı. Daha doğrusu Jimin yoğun çalışma ve okul hayatı yüzünden pek bir şeye vakit ayıramamıştı. Hala yoğun olsa da hem Hoseok biraz olsun programını hafifletmişti hem de arkadaşlarına, özellikle Jungkook'a ekstra zaman yaratmaya çalışıyordu.
"Minmin!!!" O sırada kendine seslenen Taehyung'u duyunca kafeteryaya yönelemeden ona dönmüştü. "Erken geldin?" "Trafik vardır diye erken çıkmıştım yokmuş, geç çıksam kesin olurdu." Jimin gülerek kolunu arkadaşının omuzuna atmıştı. "Ben de tek sıkılıyordum zaten."
Beraber kafeteryaya geçip, sıraya girdikten sonra aldıkları kahvelerle boş bir masa bulup oturmuşlardı hızlıca. Şanslarına o günün menüsü iyiydi ve ikisi de mutluydu o an."Jungkook'la falan mı konuştun sen?" Jimin ağzına götürmeye hazırlandığı kaşığı yerine bırakıp anlamamış gibi arkadaşına bakmıştı. "Nasıl yani? Nereden çıktı şimdi?" "Hiç, düne göre neşelisin de. Güzel görünüyorsun ayrıca." Bugün aldığı ikinci iltifatla gülmüştü sarışın olan. "Hayır, konuşmadım." Hatta hiçbir bilgisi yoktu nerede olduğu ne yaptığı hakkında. Sadece sabah uyandığında biraz daha özenli hazırlanmış ve iyi bir gün geçirmeyi istemişti. Ki başarılı da oluyor gibiydi.
Jimin güçsüz değildi. Ve her ne kadar kalbi kırık olsa da biri için kendinden ödün verip ne kadar kaldığını bilmediği zamanını daha fazla kötü ve üzgün geçirmek istemiyordu. Bu tutumunda da olabildiğince kararlı olmayı umuyordu..
"Daha işin var mı okulda?" Taehyung'un sorusuyla kafasını sallamıştı onaylar gibi. "Kütüphaneye gideceğim akşama doğru. Boş oluyor o zaman." "Off inek," "İnek demeyelim de bölümümü seviyorum diyelim." "Ne olursa olsun, ben de seviyorum bölümü ama okul adı altında sonuçta..midemi bulandırıyor bir yandan da." Göz devirmişti abartışına. Cidden bir insan okul kavramından ne kadar nefret edebilirse Taehyung da o kadar ediyordu.
Orada oturup sohbet ettikleri yaklaşık bir saatin sonunda Jimin telefonunun yanan ekranından saati görünce kaşları havalanmıştı. "Saat yediyi geçiyor, gitmem lazım artık. Kütüphane dokuz on gibi kapanıyor zaten." Esmer olan mızmızlansa da uzanıp yanağını öptükten sonra ayrılmıştı yanından.
Hızlıca üst kata çıkıp tahmin ettiği gibi birkaç kişi dışında boş olan kütüphaneye girmişti. Kendine gerekli birkaç kitabı seçip boş bir masaya oturmuştu. Açtığı kitaptan bir şeyler anlamayı ve odaklanmayı umarak okumaya çalışsa da ne kadar başarılı olduğu tartışılırdı.
Derin bir nefes alıp etrafa bakındı birkaç saniye. Her ne kadar bastırmaya çalışsa da içindeki merak kendi kendine kalınca daha da ortaya çıkıyordu. Deli gibi merak ediyordu şu an Jungkook'un nerede ne yaptığını.
Okulda mı, kursta mı yoksa evde miydi? Veya o günden sonra bir daha görmüş müydü o kızı? Belki de konuşmuşlardı bile? Verdiği kartı ne yaptığını görmemişti mesela, aramış mıydı cidden?
Jimin tüm bunlarla içinin sıkıldığını hissetmişti o an. Eğer bir yolu olsa içindeki şüphe ve güvensizlik duygusunu yok etmek işin her şeyi yapardı ama olmuyordu işte.
Hoş, kendinden çok eğer Jungkook yok etmek için biraz uğraşsa ortada böyle bir sorun olmazdı belki de.