selamlarr!!!!
bölüm başına not yazmayı sevmiyorum aslında ama neyse
bir ay olmuş😔
yazmak istesem de bir türlü elim gitmiyordu cidden..ama başardım sonundadiğer ficlerimin geniş kitlesi ve sizle konuştuğum çok sayıdaki yorumlar sayesinde hızlı güncelliyordum sanırım💔💔
amaa yılmak yok miniş ficim de büyüyecekkktelafi olarak biraz uzun bir bölüm oldu, öpüyorummm umarım beş on dakika da olsa eğlenirsiniz💘
———————————
Jimin etrafına bakınan Jungkook'u izlerken sormuştu merakla. "Eee nasıl yer? Beğendin mi?" Yeni yeni açan renkli çiçekler ve ağaçların yanı sıra henüz öğlen olduğundan tepede duran güneş de tam olarak yaza girdiklerini belli ediyordu. Jungkook ilerideki göle doğru ilerlerken cevaplamıştı kendine merakla bakan çocuğu. "Çok güzel." Jimin'in yüzüne kendinden emin bir gülüş yerleşmişti. "Sevindim." Gelirken acaba ödevinde kullanacak kadar beğenir mi diye düşünse de şimdi olumlu bir tepki vermesi içini rahatlatmıştı.
"Sen takıl çek etrafı ben buradayım." Jimin ilerideki ağacın altına ilerleyip oturmuştu. Güneşin altında pişmeye hiç niyeti yoktu. Cebinden telefonunu çıkarıp uğraşmaya başladığında Jungkook da etrafı geziyordu. Bu haftaki konusu doğaydı ve gelebileceği en güzel yere geldiğini düşünüyordu. Büyük bir özen ve heyecanla çekmeye başladığı fotoğraflardan istediği sonucu aldıkça keyifleniyordu da. Fotoğraf çekmek küçüklüğünden beri en büyük hobisiydi. Annesi sayesinde sayısız kursa gidip birçok alanda kendini geliştirmiş olsa da kendini ve olayları en iyi çektiği fotoğraflarla ifade ettiğini düşünüyordu. Hoş, bu ilgi küçükken ölen dayısın fotoğrafçı olması ve ona sürekli bununla ilgili sayısız şey öğretmesinden de kaynaklanıyor olabilirdi.Jungkook yaklaşık iki saat süren keşif ve çekim işinin ardından Jimin'in olduğu ağaca doğru gelirken minik bir şakadan zarar gelmez diyerek video kaydını başlatmıştı. Fakat karşılaştığı gözleri kapalı, çimlere uzanmış muhtemelen uyuyan Jimin planlarını bozmuştu. İyilik bende kalsın diyerek zaten yorulmasının da etkisiyle yanına oturmuştu yavaşça.
Esen rüzgarla birkaç saniyeliğine gözlerini kapatıp kafasını geriye atmıştı doğayı hissetmek ister gibi. Seviyordu tek başına böyle sessiz kalabalık olmayan doğayla iç içe bir yere gelip kafa dinlemeyi.
Gözlerini açtığında bakışları hala aynı şekil uyuyan Jimin'e kaydı. Uyurken normalden de masum ve sevimli gözüküyordu. Jungkook kaydın hala açık olduğundan habersiz öylece Jimin'i izlerken beş dakikanın sonunda sarışın olan burnunda hissettiği gıdıklanma hissiyle yüzünü buruşturup gözlerini araladı hafifçe.
"Jimin," Kısa olan duyduğu sesle uyku mahmurluğuyla diğerine baktı. "sakın kıpırdama." "Ne?" Jungkook gülmesini zar zor bastırırken konuşmaya çalıştı. "Arı var burnunda, kal öyle." Anında büyüyen gözler daha da gülmek istemesine neden olsa da tuttu kendini.
Gülümseyerek Jimin'in arıyı görebilmek için gözlerini şaşı yapmasını izlediği birkaç saniyenin sonunda arı Jimin'in şansına sokmadan hayatına devam ederken Jimin de derin bir nefes verip kalkmıştı buruşturduğu yüzüyle. "İğrenç bir on saniyeydi." "Dua et sokmadı." "Iyy, minik burnumda şişlikle mi gezecektim yani..ağlardım." "Zaten çirkinsin yeterince bir tık artardı sadece üzülme."
Sarışın olan göz devirirken konuşmuştu kalkması için Jungkook'a elini uzatıp. "Bana olan aşkını dalgayla bastıramazsın Jungkook, anla artık şunu." Jungkook da gülerken tuttu kendine uzatılan küçük eli. "Diyorsun?" "Aynen öyle."