"Tam olarak ne olmuş yani?" Taehyung o an ihtiyacı olan fırçayı ararken mırıldanmıştı karşısındaki tekli koltukta yayılmış oturan Namjoon'a bakmadan. "Anlamadım ki, dün akşam beni aradı ağlayarak gelip alır mısın diye. Attığı konumdan aldım ama yol boyunca ağladı sadece anlatmadı bir şey." Kaşları çatıldı esmer olanın. "Hyungwonla mı kavga etti acaba?" "Sanmam, onun için bu kadar ağlamazdı." "Rahat değilim böyle arasam mı? Açar belki bu sefer?" "Gelir birazdan arama şimdi." Taehyung iç geçirip onaylar gibi kafasını salladı geçen hafta yarım bıraktığı resmine devam ederken. "İyi."Sessizce oturdukları beş dakikanın sonunda duydukları "Selam," mırıltısıyla kapıdaki Jimin'e dönmüşlerdi. Taehyung'un evinin anahtarı onda da olduğu için kolaylıkla girdiği evde kimseyi bulamayınca en son bu odaya girmişti. Taehyung'un genelde resim yapmak için kullandığı fazlasıyla küçük ama güneş alan bir odaydı.
"Jimin!" Taehyung gözleri kızarmış ve mutsuz gözüken arkadaşını görür görmez elindekini bırakıp koşarak ona sarıldığında aynı şekilde karşılık almıştı. "Tae.." sesi titreyen arkadaşının saçlarına minik bir öpücük kondurdu. "Ne oldu?"
Jimin burnunu çekip Taehyung'dan uzaklaştı yavaşça. "İnanamayacaksınız," Namjoon'un yanına gidip az olan boşluğa iyice küçülüp sıkışmıştı. Taehyung da onların önüne yerde bağdaş kurunca hafifçe öksürdü başlamak için.
"Dün ben Jungkooklayken Hyungwon gelip Jimin biliyor mu gibi şeyler saçmaladı...Jungkook da sinirlenip üstüne yürüyünce tartışmaya başladılar. Ayırıp Hyungwona gitmesini söyledim ben de. Sonra Jungkook'u arka tarafa götürüp kızdım ne yapıyorsun diye.." Jimin kafasını Namjoon'un omuzuna yasladı devam etmeden önce. "Tartışıyorduk sonra birden bana dedi ki...beni seviyormuş."
Tedirgince bitirdiğinde Taehyung'un şaşkınlıktan dudakları aralanmış, Namjoon ise herhangi bir tepki vermemişti. "Nasıl yani?" "Bilmiyorum..ben de o an şaşırıp çok kötü davrandım." Sarışının cidden üzgün çıkan sesiyle Namjoon kolunu sıvazlamıştı destek olmak ister gibi. "Umarım abartmamışsındır??" Tae'nin dehşet verici sesiyle Jimin ofladı. "Tokat atıp iğrenç olduğunu söyledim.."
"Ne yaptın ne yaptın?" Taehyung o an cidden korkunç gözüküyordu. Arkadaşının bu kadar kaba biri olabileceğine inanamıyormuş gibi bakarken konuştu tekrar. "JIMIN ÇOCUK ÇOK ÜZÜLMÜŞTÜR SALAK MISIN SEN? Tokat attığın yetmiyormuş gibi iğrençsin mi dedin..Sırf arkadaşındı diye bu kadar büyük bir reddi de hak etmiyordu.."
"TAEHYUNG ZATEN ÇOK UTANIYORUM. Hem birden duyunca şok oldum..ben ona hiç öyle bakmamıştım ki.." Jimin dün geceden beri kendini sorguluyordu ama cevap hep aynıydı. Hiç Jungkook ve kendini öyle düşünmemişti bile.
Flörtöz biri olduğunu ve insanlarla temasta olmayı sevdiğini kabul ediyordu ama herkese böyleydi. Taehyung'a ve Namjoon'a da. Ki Jungkook onlardan farksız değildi bile.
Üstelik o Jungkook'a normal bir şekilde davranırken Jungkook'un başka şeyler düşünüp hissettiğini bilmek şu an kendini çok kötü hissetmesine neden oluyordu. Bencillikti belki ama içinden keşke hiç söylemeseydi diye geçirmeden edememişti. Tekrar eskisi gibi olamayacaklarını bilmek fazlasıyla üzüyordu onu.
Jimin anlatmaya başladığından beri ağzını açmayan Namjoon ilk kez konuşmuştu o an. "Emin misin..bir şeyler hissetmediğine? Beğenme? Belki hoşlantı?" Kaşları çatıldı sarışının. "Ben..hayır sanırım. Tamam Jungkook yakışıklı, anlayışlı, eğlenceli..her anlamda harika biri ama gerçekten hiç öyle yaklaşmadım..Hem Jihoon'la yaşıt..benden küçük..hyunguydum hep.."
Namjoon birkaç saniye düşünüp tekrar konuştu emin olmak ister gibi. "Sırf Jungkook üzüldü diye okulla çakışacak olsa da programını değişmen de kardeşin gibi olduğu için mi?" Jimin kafasını omuzundan kaldırırken konuştu sinirle. "Ne demeye çalışıyorsun?" "Hiçbir şey? Yardım etmeye çalışıyorum sadece." "Saçma sapan imalar yaparak mı?" "İma falan yapmadım? Direkt sordum,"