"Hey, küs müyüz yoksa?" Jimin havaya kaldırdığı kediye üzgün bakışlar atıyordu o an. Onu görmek için geldiği kedinin pek de ona yaklaşmaması moralini bozmuştu. "Ama ben seni çok seviyorum.." Cevap olarak bir miyavlama alırken kediyi göğsüne bastırmıştı sarılır gibi. "Bebeğim benimmm,""Jimin, bir bakar mısın güzelim?" O sırada kendine seslenen Jungkook ile kucağındaki kediyi yavaşça yerine bırakıp ayağa kalkmıştı. Hala kendine böyle sözcüklerle seslenmesine alıştığı söylenemezdi ve heyecanlanıyordu kolayca.
Sabahtan beri masada, projesi için kullanılacak fotoğrafları seçmeye çalışan çocuğun yanına vardığında önüne birkaç tane fotoğrafı koyulmuştu. "Seçemedim, hangi üçünü koysak?"
Jimin fotoğraflara daha dikkatli bakmak için eğildiğinde bilerek Jungkook'a fazla yaklaşmıştı. Fakat çaktırmadan fotoğraflara baktığı birkaç saniye sonunda üç tanesini öne çıkardı. Kafasını hafifçe sağa çevirmesi yüzlerinin arasında çok az bir mesafe kalması için yeterliyken mırıldanmıştı. "Bunlar nasıl?"
Jungkook fotoğraflara bakma gereği duymadan sarışın olanın yüzünü izlemeye devam ediyordu yanıtlarken. "Harika." Özlemden tutuşurken bu kadar yakınında olması ne kadar iyi tartışılırdı o an.
Gözünün kaydığı parlak dudaklar birkaç santim ötesinde dururken öpmezse haksızlık eder gibiydi. O yüzden büyük bir cesaretle ona doğru uzanmıştı çok geçmeden. Jimin ise sadece istediğini alınca geri çekmişti kafasını. "Ah..Jungkook-ssi..unuttun mu hala barışmadık biz?" "Jimin.." Mızlanır gibi çıkan sesiyle yalandan üzgün bir ifade takınıp kafasını yana yatırmıştı hafifçe. "Çok mu özledin yoksa beni?" "Oynama benimle," kendisi gibi diğerinin de tehlikeli çıkan sesiyle eğlenmeye başlarken fısıldamıştı dudaklarının üstüne doğru. "Neden..kızar mısın yoksa bana..cezalandırılırım da belki, hm?"
Jungkook'un yüzünde alaylı bir gülüş meydana gelirken bir saniye sonrasında hızlıca kalçasından tutup çektiği beden kucağına düşmüştü. Jimin hala ne kadar sinirli olduğunu kendine hatırlatmaya çalışsa da tişörtünün altından belini bulan el ve pek de masum olmayan bakışlar altında pek mümkün olmuyordu bu. O yüzden kısa bir süre daha anın tadını çıkarma kararı almıştı.
Farkında değilmiş gibi hafifçe sürtünerek öne doğru kaymış dudaklarını diğerinin kulağının altına yöneltmişti.Jungkook'un beklemediğini hatta şu an yüzünü göremese de şaşırdığını bilirken öpücüklerini boynuna doğru sıralamıştı sakince. Boynundaki benin üstüne geldiğinde ise ilk önce hafifçe dişleyip daha sonra ona minik bir hediye bırakmaya karar vermişti.
Jimin'in kendinden emin ve seksi tavırları Jungkook için başlı başına bir meydan okumayken o an cidden zorlanıyordu. Ona yer açmak için kafasını geriye yaslayıp biraz aşağı kaymıştı sandalyede.
Sarışın olan bir süredir emip dişlediği yerde dilini gezdirdiğinde boğuk bir inilti kazanmıştı diğerinden. Sırıtarak geri çekildiğinde gözleri koyulaşmış gözlerle buluştu hızlıca.Bir yandan hafifçe belini okşayan Jungkook'un birazdan üstüne atlayacakmış gibi bakması ürkmesini sağkarken ne yapması gerektiğini tartıyordu kafasında. "Jungkook-ah.." Masum bir tavırla söylediği isim diğerini daha da kışkırtmış gibi dudaklarına uzanmıştı hızlıca.
Fakat Jimin yine geri çekildiğinde sinirlenmeye başladığını belirtir gibi tutuşunu sıklaştırsa da konuşamadan dışarıdaki adım seslerini duyan Jimin birden kalkmıştı kucağından.Ne olduğunu anlayamayan Jungkook şaşırmış ve öfkeli bir şekilde ona baksa da aldırmadan kapıya ilerlemişti. Açtığı kapının ardından merdivenlerin başında muhtemelen aşağıya inen kadını görünce yüzüne sevimli bir gülümseme yerleştirip seslendi. "Bayan Jeon!"